Perşembe, Temmuz 16, 2009

Rock'N Coke'a doğru...


Kulaklarımızın pasını silecek festival Rock'N Coke (RNC) için son iki gün. Bir yıllık aradan sonra mekan değişikliği ile birlikte İstanbul Park'ta olacak bu yıl. Formula 1 yarışları sırasında giremediğimiz, göremedğimiz paddock bölümünü görmek RNC'ye kısmetmiş.


Bu yıl hayli eğlenceli ve farklı bir RNC olacağını düşünüyorum. Öncelikle The Cure sahne aldığından beri bu kadar heyecanlanmamıştım sanırım, çünkü Linkin Park dinleyeceğiz. Bu arada mekan değişikliği yanında bazı küçük başka değişiklikler de var RNC'de. Daha önceki festivallerde para yerine geçen Akbank'ın kartın yerini Garanti Bankası'nın Bonus Rock kartı alıyor.

Vodafone ise festivalin iletişim sponsoru olmuş ve Vodafone Live etkinliği - markası ile festival boyunca gençlere 3G konusunda iletişim yapacak. Ayrıca son günlerde pek çok kişiyi güldüren ve severek takip ettiği http://vodafonebizesponsorol.wordpress.com ile "fark var" dedirtiyor. Vodafone festivalde kuracağı küçük sahne ile rock starı olmak isteyen gençlere fırsat tanıyor.

Bakalım bu değişikliklerin yanında festival sırasında başka ne süprizlerle karlışacağız. Markalar ile ilgili burada paylaştıklarım yanında müzik ve gruplarla ilgili yazılarım için http://muzikgundemi.wordpress.com adresini ziyaret edebilirsiniz

Pazartesi, Temmuz 06, 2009

İletişimde sürat başarıdır...




Pazar akşamüstü, haftasonu yorgunluğu atmak ve demli çayımı yudumlamak üzere koltuğa gömülüp televizyonu açtığımda Wimbledon erkekler finali henüz başlamıştı. Ortaokul yıllarımdan beri saatlerce tenis seyretmeye bayılırım. Annem arada bir gelir "Oğlum daha sıkılmadın mı bunu saatlerdir seyrediyorsun ne anlıyorsun?"

Bir yanda Amerikalı Andy Roddick bir yanda ise tarih yazmak için bekleyen Roger Federer. Federer bu maçı kazanırsa 14 Grand Slam şampiyonluğunu birlikte paylaştığı Amerikalı Pete Sampras'ın bir adım önüne geçecek dünyada 15 kez Grand Slam şampiyonu olarak tarih yazacaktı. Yaklaşık 4 buçuk saat süren müthiş mücadele de son setteki 30 oyunluk düello R.Federer'in zaferiyle sonuçlandı.

İletişimciler için şaşırtıcı olanı ise, maçtan bir kaç saat sonra yayınlanmaya başlayan Nike'ın reklamı oldu. Federer'in 15'inci şampiyonluğuna gönderme yapan Nike "Love 15" diyordu. www.niketennis.com adresinde ise bu reklama yer veriyor, ardından siteyi ziyaret edenlere R.Federer'e mesajlarını iletmesini istiyor. Filmin ardından çıkan çim sahanın üzerinde 15 rakamı duruyor ve her çim karesine imlecinizi gezdirdiğinizde rakamlar beliriyor. Bu rakamlar Federer'e atılan mesajın numarasını sembolize ediyor. Bu sayıya tıkladığınızda ise Federer hayranlarının mesajlarını okuyabiliyorsunuz.

Nike'ın Love 15 reklamında efsane tenisçi John McEnroe, Pete Sampras, Serena Williams, basketbolcu Michael Jordan, golf şampiyonu Tiger Wodds, esprili bir şekilde Federer'i tebrik ediyor ve biraz da hayıflanıyorlar. Michael Jordan'ın "Ben hayatımda 15 kere bir şey kazanmadım" demesi beni yıktı.

Nike bir kez daha bize iletişimde süratin başarı olduğunu kanıtladı. Nike yerel olarak "Amansız Ol" kampanyasıyla ile bende itibar kaybederken, Roger Federer iletişiminde gösterdiği başarı ve hız sebebiyle alkış almayı başardı.

Estetik, tasarım ve iletişim











Cuma, Temmuz 03, 2009

Kapak rengi kitabın önüne geçince




Milliyet'in hafta sonu ekinde Elif Şafak ile yapılan röportajı ve yazının başlığını gördüğümde inanamadım. Elif Şafak'ın Aşk isimli kitabının kapağı pembe renkli olduğu için erkek okuyucular otobüste, vapurda, metrobüste okuyamıyorlarmış. Kitabın kapağı pembe olduğu için erkek okuyucular başkalarının kendilerini ne sandıkları için ya da neden pembe kapak istemediklerini haberde bulamadık.

Haber okudukça daha da ilginç hale geliyordu. Bunun üzerine Doğan Kitap, müşterilerinden (okuyucu mu demeliydim acaba) gelen bu talepleri değerlendirip, kitabın gri kapaklı baskısını yapacağını açıklamış. Sanırım Türkiye'de ilk defa böyle bir şey oluyor. Benim yaşım yetmez, önceden bilen duyan varsa beni haberdar etsin lütfen.

Bu haber benim neden ilgimi çekti? Hem Türk Edebiyat'ı ile yakından ilgilenen, hem de işimiz gereği pazarlama ve iletişime bulaşmış olmamdan dolayı. Bu gelişme her ikisini de barındırdığı için kendimi tutamadım. Haberi okuyup bitirince edebiyat için üzüldüm. Kitabın renginin kitabın içindeki yazıdan, yazarın sözlerinden, kitapta anlattığı hikayenin ve dilinin özgünlüğünün önüne geçmiş olmasından dolayı üzüldüm açıkçası. Elif Şafak sevenler okumaya devam edebilirik ama ben kendisini hiç okumayı tercih etmeyenler arasındayım. Son tartışmalar ve Aşk üzerine yazılanları ise bolca okuma fırsatım oldu. Ben kitabı okumadığım için eleştiri yapma hakkınığı kendimde görmüyorum. Ancak yapanlardan bir iki satır aktarmak isterim.

Sözcükler Edebiyat Dergisi'nin Mart-Nisan 2009 tarihinde yayımlanan 18'inci sayısında Emin Özdemir'in kaleme aldığı "Türkçenin Havasını Solumak" başlıklı bir eleştiri yazısını mutlama okumanızı dilerim. Emin Özdemir Elif Şafak için şunları aktarıyor: "Elif Şafak'ı Türkçenin romancısı saymamamız gerekir; çünkü kendini Türkçeyle değil, İngilizceyle daha iyi anlatabiliyor. Bir kimse hangi dilde duyuyor, hangi dilde düşünüyorsa yapıtlarını, yazılarını hangi dilde yazıyorsa o dilin yazarı, o dilin ozanıdır. Ulusların değil, yazarların dilleri, ozanları vardır."

Doğan Kitap'tan bu kitabın çevreçiler için yeşil kapaklı, denizciler ve pilotlar için de mavi kapaklı olanını basmasını istesek acaba dileğimiz gerçek olur mu?