Bu sayfalardan marka gündemini belirleyeceğiz, tartışacağız. Markalar dünyasında, halkla ilişkiler, reklam, pazarlama gibi disiplinlerde, kısaca pazarlama iletişimiyle ilgili gündemdeki konular hakkındaki görüşlerimi paylaşacağım.
Çarşamba, Ocak 23, 2008
Amerikan Gangaster'ten marka dersleri
Ünlü Amerikalı yönetmen Ridley Scott'un filmi Amerkan Ganster'i izliyordum geçen gün. Başrollerini Denzel Washington ve Russel Crowe'un paylaştıkları film bir Vietnam Savaşı yıllarında geçiyor. Uyuşturucu kralı Frank Lucas'ı yakalamaya çalışan dedektif Richie Roberts'in hikayesi. Film beklediğim kadar aksiyon öğelerinden yoksun olsa da 2 saati aşkın sürede derin bir psikilojik analizleriyle kendini izletmeyi başarıyor.
Frank Lucas (Denzen Washington) Vietnam Savaşı sırasında uzakdoğudan askeri uçaklarla getirdiği saf uyuşturucuyu New York'ta satıyor ve uyuşturucu paketlerinin üzerine Blue Magic - Mavi Büyü markası koyuyor. Piyasadaki diğer yarı saf, kalitesiz uyuşturucu ile aynı fiyata bazen daha da ucuza satıyor. Herkes bu saf uyuşturucuyu almak için sıraya giriyor ve Frank Lucas birden pazar lideri oluyor. Ancak Blue Magic'i alan Nicky Barnes (Cuba Gooding Jr.) uyuşturucunun saflığını bozup daha çok satmak istiyor. Bunun öğrenen Frank Lucas ile Nicky Barnes arasında aşağıdaki konuşma geçiyor.
Filmi izlerken birden kendimi pazarlama guruları Philip Kotler, Al Ries'ı dinlerken bulduğumu düşündüm. Kendi kendime şöyle dedim. Markanı koru, uyuşturucu olsa bile.
Nick - Hoş geldin, Frank.
Frank Lucas - Nasıl gidiyor, Nick?
Frank Lucas - Konuşmamız gerek.
Nick - Tabii, içeri gel.
Nick -Pekâla! Herkes iyi, herkes mutlu Charlie, Baz, İtalyanlar, Johnny Law,
sen hariç herkes mutlu!
Frank Lucas - Kusursuz bir şeyi neden alıp berbat ettiğini anlayamıyorum.
Bak, marka, markanın bir anlamı vardır, anlıyor musun?
Nick -Mavi Büyü!
Frank Lucas - Bu bir marka. Pepsi gibi, bu da bir marka. Bu markanın arkasında ben varım, garantisini ben veriyorum. Beni McDonalds'ın Yönetim Kurulu Başkanı
kadar tanımasalar da, bu markayı tanıyorlar.
Nick - Sen neden bahsediyorsun?
Frank Lucas – Bahsettiğim, benim malımı alıp, kalitesini istediğin oranda düşürdükten sonra markayı hâlâ "Mavi Büyü" olarak tutman! Buna marka ihlâli denir, anladın mı?
Nick - Kusura bakma, Frank. Bir şeyi satın aldığımda o bana ait olur.
Frank Lucas - Hayır, bu doğru değil.
Nick - Satın aldığım arabayı istediğim renge boyarım.
Frank Lucas - Ama mecbur değilsin, söylemek istediğim de bu. Mal zaten çok kaliteli. Bu haliyle ve Mavi Büyü ismiyle yeterince kazanırsın. Bundan fazlası açgözlülük olur, evlât.
Nick - Ne istiyorsun, Frank? İsmini mi değiştireyim?
Frank Lucas - Kesinlikle, bunda ısrar ediyorum.
Nick - Bana uyar. Ben de "Kırmızı Büyü" derim.
Frank Lucas - Kulağa pek hoş gelmiyor ama. Ne isim koyarsan koy. İstersen tasma takıp, mavi köpek boku de, umurumda değil. Yeter ki, seni bir kez daha bunu yaparken yakalamayayım.
Nick - "Yakalamak", "ihlâl", "ısrar" Bu kelimelerden hoşlanmam. Eğer kulübüme davetsiz geliyorsan, doğru kelimeler "lütfen", "teşekkür ederim", "rahatsız ettiğim için üzgünüm, Nicky" olmalı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder