Pazar, Ağustos 03, 2008

Let's go to the Tesco!!!





Milliyet Gazetesi'nin Pazar ekine giydirdiği 4 sayfalık ilanından öğrendiğimiz kadarıyla Tesco-Kipa İstanbul'daki ilk hipermarketini 5 Ağustos 2008 saat 10.00 açılıyor.

Bana nihayet dedirten bu ilanı okuduğumda İngiltere'de yaşadığım günlerim aklıma geldi. Yazımın başlığında kullandığım "Let's go to the Tesco - Haydi Tesco'ya gidelim" sloganı da İngiltere'de yaşadığım dönemde arkadaşlarıma söylediğim bir kafiyeli bir sözdü. Tesco, İngiltere'nin hemen hemen her yerinde bulabileceğiniz, kalitesinden ve hizmetlerinden, Tesco markalı ürünlerinden memnun kalacağınız, sosyal sorumluluk projeleriyle fark yaratan (Every Little Hepls) bir süpermarket markası. Logosu ve iç dizaynı ile ülkemizde Tansaş'a benzetebileceğiniz, atmosferi keyifli, aydınlık, kasiyerleriyle dost olabileceğiniz - sizi isminizle hatırlayabilecek derecede - bir market. Yıllar önce Tesco'nun Kipa ortaklığı ile Türkiye'ye geleceğini duyduğumda içimde küçük bir mutluluk belirmişti. Eski bir dost ile yeniden karşılaşacağımı düşünerek sevinmiştim. (Aynı duyguyu Boots için de taşıyorum bu arada .)Bu haberi ilk duyduğum yıl sanıyorum 2003 yılıydı.

Kipa daha çok Ege Bölgesi'ndeki illerde yaygın olan bir marka. Hisselerin satın alınmasının ardından şirketin ismi Tesco - Kipa olarak belirlendi. Ancak göndüğüm kadarıyla ne Türk hissedarlar Kipa isminden vazgeçebiliyor, ne de Tesco markasını Kipa markasının yanına yakıştırabiliyorlar. Çünkü hem kurumun web sitesinde, hem basın bültenlerinde hem de bugün Milliyet Gazetesi'ndeki ilanda bir marka karmaşası var. Tesco nedense nasıl kullanıldığı belli olmayan bir marka gibi ortalıklarda dolanıyor.

Sonra ilandan öğrendiğimiz kadarıyla Kipa mağazasında Tesco markalı satılacak ürünlerin "zücciyeden elektronik ev aletlerine kadar pek çok kategoride..." olduğunu öğreniyoruz. Marka kullanımı ile karışan aklım şimdi de satılan ürünlerin markaları ile iyice karıştı. Kimin neyi sattığını, satacağını anlayamadım.

Milliyet'in ekindeki ilanda tekrarlanan ve müşteriye verilmek istenen tek mesaj var, Kipa ucuzdur, Kipa'da sepetiniz ucuza dolar". İstanbul Kurtköy Mağaza Müdürü Serkan Sağır ile yapılan röportajdan yaptığım alıntıdır.

Son bir alıntı daha yapacağım Serkan Sağır'dan, şöyle bir soru var, kurumsal sosyal sorumluluk projelerinizden bahseder misiniz ? Serkan Bey de anlatıyor, işte güneş enerjisiyle çalışan sistemler geliştirdik, bunu 4 mağazada uygulamaya başlamışlar, çevreye zarar vermeyen teknolojiler kullanarak, doğa olan etkilerini azaltıyorlarmış. Bu projeleri de Sosyal Sorumluluk Planı 2007 - 2008 dahilinde gerçekleştiriyorlarmış. Bunların hepsi çevreye duyarlılık adına önemli çalışmalar, ancak Serkan beyin bilmediği bir şey var ki bu anlattıklarının kurumsal sosyal sorumluluk ile hiç bir ilgisi bulunmuyor maalesef. Bu anlattıkları olsa olsa elektrik maliyetlerini düşürmeye yönelik çevreci bir yatırım olarak tanımlanabilir.

Kipa ya da Tesco - Kipa'nın iletişim boyutunda daha yapması gereken çok şey, gitmesi gereken çok mesafe var. İstanbul'lularla yeni tanışan bu markanın önünde kendi kimliğini doğru bir şekilde oturtması için önemli bir fırsat var. Tükecilerin karşısına çıkan taze bir marka için en zor ve en önemli konu marka konumlandırması ve marka kimliği, değerleri... vb. Çünkü müşterinin ilk aklında kalan hep aklında kalandır ve bunu değiştirmek için çok çalışmanız, çok fazla para yatırmanız gerekir iletişime. Bakalım bu yolda "ucuzum ben en ucuz" hatasına mı düşecek, yoksa İngiltere'de önemli bir iletişim çalışması yürüten ekibiyle ve yaptığı sosyal sorumluluk projeleriyle fark yaratan Tesco'nun yardımıyla yepyeni bir marka kimliğiyle kendi pazarında önemli bir rekabet avantajı sağlayan bir marka mı olacak? Bekleyip göreceğiz...

Hiç yorum yok: