Perşembe, Nisan 23, 2009

Düş müsün, gerçek mi yoksa...



Dünya'yı bir sosyal medya fırtınası kasıp kavruyor. Biz Türkler'de işi kıyısından köşesinden tutmaya çalışıyoruz. Öyle tabii ya biz biraz geriden takip ederken bazı şeyleri sanki bu alemde dünyadan pek de eksik kalır yanımız yokmuş gibi geliyor bu sefer.

Ancak burada yaşayan ve yazan arkadaşları anlamay çalışan bu sefer şirketler ve kurumlar. Bu insanların kendilerini var ettikleri bu sosyal medya kanallarına şirketler de girmeye çalışıyorlar. Bu kişilerin internet ortamında hem çevresindeki kişileri hem de yazdıklarını takip edenleri çok kolay ikna etme ve beğenileriyle yönlendirme, tavsiye durumu yarattıkları ortaya çıktı.



Küçük bir örnek son dönemde Facebook'tan sonra takip edeni ve üye sayısı hızla artan twitter'da ilginç bir durum yaşadı. Sertab Erener ve Demir Demirkan twitter'a üye olduktan sonra yeni web sitelirinin nasıl olması gerektiğini bu twitter içinde yaşayan insanlara sordular. Bu kişiler teknoloji ve tasarım gibi alanlarda bilgi sahibi oldukları aşikar. Ancak bu sorunun ardından ortalığı bunlar gerçek değil, fake hesaplar diye bir tartışma aldı. Bu tartışmalar sürerken en doğrusunu Sertab Erener yaptı ve bilgisayarının web cam'inden çektiği görüntülerle valla ben gerçeğim, fake değilim diye ıspat etmek zorunda kaldı.

Bu hareket twitter ve friendfeed dünyasında gençlerimiz tarafından alkış topladı ve snatçı büyük bir ilgi ve sempati kazandı. İşte size sosyal medyada varolmak isteyenlere case study olacak küçük bir örnek. Krize dönüşecek bir durumu kökünden ortadan kaldırmanın ve yangının üzerine su dökülmesi gerektiğini açıklayan bir durum.

Kıssadan hisse: Sosyal medyada varolmanın ilk kuralığı, olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol. Şeffaflık herşey, fake is nothing.

Hiç yorum yok: