Pazartesi, Aralık 12, 2011

Pazarlama Zirvesi 2011'den notlar

Management Centre Türkiye’nin düzenlediği Müşteri Çağında Pazarlama Zirvesi 2011 dünyanın en ünlü pazarlama uzmanlarını İstanbul’da buluşturdu. Biz bloggerlar da Marjinal - Porter Novelli'nin davetlisi olarak zirveye katıldık. Özellikle zirvenin açılışındaki Guy Kawasaki, Gary Vaynerchuk ve oturum başkanı Peter Economides'in bölümü oldukça lezzetliydi.
Bu tür pazarlama ve marka toplantılarına her yıl vaktim olduğunca katılırım ve acaba farklı ne duyacağım diye merak ederim. Çünkü her yıl aşağı yukarı bildiğimiz şeyleri güzel şovlar eşliğinde dinlemeye gittiğimizi fark ettim bir süre sonra. Ancak bu sefer biraz farklı oldu. Guy Kawasaki'yi ilk defa dinleme fırsatı buldum. Sadeliği ve etkili anlatımını olumlu buldum ve büyüleme sanatının inceliklerini dinledim. Özellikle "Beğenilir olma" ve "Güvenilir olma" konusundaki ip uçları ilginçti.
Beğenilir olmaya örnek için bir konferansta karşılaştığı İngiliz işadamı ve Virgin Grubu'nun kurucusu Richard Branson'un Virgin America ile uçmasını isteyerek ayakkabılarını parlattığını söyledi. O günden sonra Virgin Amerika ile uçmaya başladığını ve Steve Jobs'un benzer bir davranışta asla bulunmayacağını anlattı. Gary Vaynerchuk ise babadan gelen şarap işini geliştireren bir online iş dehası haline gelmiş genç bir girişimci. Tüm işini en iyi özetleyen sözü şu oldu bence; "Ben şarap satmak istemedim, Amerika'nın şarap uzmanı olmak istedim. Sitemde 100 kereden fazla balık yemeği ile hangi şarabın içileceğini bıkmadan usanmadan anlattım. Bu da karşılıklı büyük bir samimiyet geliştirmeme sebep oldu.
Pazarlama Zirvesi hem içerik anlamında hem de katılım olarak gayet başarılı ve kalabalık geçti. Özellikle Guy Kawasaki'nin kitap imza kuyruğu koridorlara sığmıyordu, umarım imza sonraki yetişmesi gereken uçağını kaçırmamıştır. Management Center Türkiye ve Marjinal - Porter Novelli ekibine teşekkür ediyorum. bizi çok iyi ağırladılar.

Çarşamba, Temmuz 27, 2011

Üniversitelerin öğrenci rekabeti

Sizin de dikkatinizi çekmiştir, hafta sonu gazetelerinde ve billboardlarda inşaat şirketleri ile üniversitelerin kıyasıya bir ilan savaşı var. Üniversite sınav sonuçlarının açıklanıp tercih döneminin başlamasıyla üniversiteler arasında inanılmaz bir rekabet başladı. Her yerde üniversite tanıtım günleri etkinlikleri var.

Üniversitelerde rekabet

Bu ilanlardan öğreniyorum ki İstanbul'da yeni, ismini ilk defa duyduğum yüksek okul ve üniversite açılmış. En dikkatimi çeken ise Süleyman Şah Üniversitesi ile Kavram Dershanesi'nin sahibi olduğu Kavram Meslek Yüksek Okulu oldu. Dershane bile okula dönüşmüş yakında üniversite olurlarz dedim kendi kendime. Türkiye bugün Meksika'dan sonra en genç nüfusa sahip ikinci ülkesi. Amerika Nufüs Dairesi'nin verilerine göre Türkiye 2025 yılında dünyanın en genç nüfusuna sahip ülkesi konumuna gelecek.


Türkiye gençlerinin eğitim talebi
Bu genç nüfusun talep ettikleri eğitimin de bir karşılığı olması gerekiyor. Devlet ve özel sektör tarafından kurulan üniversitelerin, vakıf üniversitelerinin ve özel okulların sayısında son yıllarda büyük bir artış söz konusu. İşin içine anaokullarını ve dershaneleri de kattığınız zaman mali büyüklüğü inanılmaz boyutlara ulaşan bir sektör olduğunu görmemiz mümkün.

Gazetelerdeki ve billboardlardaki ilanlardan ipuçlarını altığımız bu sektördeki rekabetin artacağı, eğitim sektörünün önümüzdeki zaman diliminde en önemli istihdam sağlayacak sektörlerden olacağını tahmin etmek zor değil.

Ancak bu okulların iletişimde ve hizmette farkılaşan ve öğrencilerine sunduğu neler var, biraz da ona bakmak gerekecek. Şimdilik okulların iletişim karneleri pek parlak değil, umarım bünyelerinde iletişim fakülteleri bulunan üniversiteler farklı projelerle itibarlarını yükseltecek iletişim projelerini hayata geçirmeyi başarabilirler.

Çarşamba, Haziran 02, 2010

9. Altın Pusula ödülleri verildi



Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından düzenlenen 9. Altın
Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri'ni kazanan proje ve kuruluşlara ödülleri,
İstanbul Modern Sanat Müzesi'nde gerçekleştirilen tören ile verildi.

TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı Fügen Toksü, törende yaptığı konuşmada Altın
Pusula yarışmasına katılan proje sayısının her yıl artmasının, yöneticilerin
ve kuruluşların iletişime verdikleri önemin bir göstergesi olduğunu ve
sektörün büyüme trendinin sürmesinden memnuniyet duyduklarını söyledi.

9. Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri'ne 12 kategori ve 12 alt
kategoride toplam 195 proje başvuruda bulundu.

Türkiye Bankalar Birliği'nin "Çok Yaşa Bebek" projesi yarışmada büyük ödüle
layık görülürken, Türk Telekom "TRT 23 Nisan Uluslararası Çocuk Bayramı"
sponsorluğu, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği "Anadolu'da bir kızım var
öğretmen olacak" ve Denizbank A.Ş-Bersay İletişim Danışmanlığı "Denizbank
Tarım Seferberliği" projeleriyle jüri özel ödülüne değer bulundu.

9.Altın Pusula Ödülü'ne layık görülen diğer kuruluşlar ve projeleri şöyle:

Kurumsal İletişim:

Kurumsal iletişim: Aras Kargo Caretta İletişim ve Danışmanlığı - "30. yıl"
Gündem yönetimi: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği "Kriz Varsa Çare De Var"
Kurum içi iletişim: Sabancı Holdıng - "Sabancı Altın Yaka Ödülleri"
Pazarlama iletişimi ve bütünleşik pazarlama projeleri: Turkcell -"Gençken
Yapılacak 100 Şey"
Etkinlik yönetimi: Efes Pilsen Bira Grubu/Miller Pro İletişim Danışmanlığı -
Miller Freshtival"

Kurumsal sosyal sorumluluk:

Çevre: Türkiye İş Bankası MPR Pazarlama Halkla İlişkiler - "81 İlde 81
Orman"
Eğtim: ZTV - Mediasa Yayıncılık - "Türkiye'nin Eğitim ve Gençlik Kanalı"
Sağlık - Medialand Basın & Halkla İlişkiler - "Erkek Erkeğe Sağlık
Konuşuyoruz"
Kültür & Sanat: Diversey - Ünite İletişim - " Kadından Kadına Köprü - Bıttım
Projesi"
Spor: Procter&Gamble - Medyaevi İletişim Danışmanlığı - "Özel Olimpiyatlar"
Diğer: Efes Pilsel - MPR Halka İlişkiler - "Doğu Anadolu Turizm Geliştirme
Projesi"


E-İletişim

E - İletişim: Global Tanıtım Halkla İlişkiler - Fashionable İstanbul
e-iletişim"

Sivil Toplum Kuruluşları

Sivil Toplum Kuruluşları: Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı - "Onları Hiç
Böyle Görmediniz Konseri"
Kamu Kuruluşları: Kahramanmaraş Valiliği "Bir Fincan Kahve Buluşması"

Sponsorluk İletişimi:

Eğitim: Türkiye İş Bankası - MPR Pazarlama Halkla İlişkiler - "Türkiye
Satranç Federasyonu Sponsorluğu"
Kültür&Sanat: Akbank - Medyaevi İletişim - "Wings Santana Konseri"
Spor: Aras Kargo Caretta İletişim ve Danışmanlığı - "Fenerbahçe Bayan
Basketbol Takımı Sponsorluğu"
Diğer: Sabancı Holding "Sabancı Holding ile Türk Gençleri One Young
World'de"

Kategori Dışı Projeler:

Kategori Dışı Projeler: Garanti Emeklilik ve Hayat A.Ş - Bersay İletişim
Danışmanlığı -"Garanti Emeklilik Hobi Kulüpleri"

Genç İletişimciler:

T.C. Maltepe Üniversitesi : "Yeşil Bir Adım"
Kadir Has Üniversitesi: "Arka Sokaklarda sanat Oluyor"
Ege Üniversitesi: "Tüm Dertlere İlaç: İyileştirilmiş Gelecek"
Marmara Üniversitesi: "Yapı Kredi Asırlık Zanaatlarımız Kültür
Miraslarımız Onları Unutmayınız"
Selçuk Üniversitesi: "Toprak Anaya Can Veriyoruz"

Salı, Mayıs 04, 2010

Bir yastıkla Türk turizmini kurtaracağım


İddia ediyorum ki Türkiye'nin yıllardır çare aradığı turizm sorununu bir yastıkla çözeceğim. Size anlatacağım proje yurtdışından ülkemize gelen turist sayısını artırmasa da ülkemiz içindekileri hareketlendirmeye yetecektir. Bunu başarabilmek için tek ihtiyacımız olan şey bir yastık.

Dün Londra'da yaşayan Dan isimli 27 yaşındaki bir gencin blog'unu okuyordum. Mart ayının sonunda Londra'nın en büyük meydanlarından biri olan Trafalgar Square'da bir yastık savaşına katıldığını yazıyordu. Uluslararası Yastık Savaşı Günü (http://www.pillowfightday.com) olarak organize edilen etkinlikte yastığını kapan binlerce kişi cumartesi sabahı meydanı savaş alanına çevirmiş. Yastıklar ve kaz tüyleri havada uçuşmuş. Çok sıkı bir savaş vermiş herkes, sonunda yorgun düşmüş ve yuttuğu tüyleri temizlemenin derdine düşmüş. Dünyanın farklı yerlerinde yapılan yastık savaşlarının fotoğrafları için http://www.flickr.com/groups/pillowfightday

Dilimiz döndüğünce bu ülkenin turizminin gelişmesi için gerekli ivmenin yakalanması amacıyla birbirinden farklı etkinliklerin düzenlenmesi gerektiğini sürekli söylüyoruz. Bundan 3 yıl önce gerçekleşen güneş tutulmasının dünyada en iyi izlenecek yerin Denizli olduğu açıklanmıştı. Bunun üzerinde bu işin meraklısı binlerce insan Denizli'ye akın etti. Denizli'de kalacak yer kalmadı, oteller taştı. Tutulma sırasında dağlar taşlar elinde teleskopu ile dolaşan insanlarla doldu. O gün bugün bu insanların Denizli'ye neden geldiğini ne anlayabildik, ne de bundan sonra bir daha gelmeleri için neler yapılması gerektiğinin farkına vardık.

İspanya'da dar sokaklarda boğanın önünde ölümü bile göze alarak koşan insanlar, kamyonlarca domatesi birbirine fırlatan insanlar, İngiltere'de bir teker peynirin peşinde yokuş aşağı koşan insanlar, Almanya'da bira festivalinde içip kendinden gelen insanlar hep bir aynı şeyin peşinden koşuyor. Eğlenebilecekleri, farklı coğrafyalarda insanlarla bir araya gelebilecekleri maceralar peşinde koşuyor.

Peki Türkiye'nin ne etkinliği var?

Salı, Nisan 20, 2010

İstanbul’un tarihi iletişim fırsatı

İstanbul, 2010 yılında çok önemli uluslararası iki organizasyona ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Bunlardan ilki İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinin hayata geçmesi. İkincisi ise tüm dünyada her geçen gün daha çok izleyici çekmeye başlayan 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası. Bu iki projenin aynı yıl içinde bir ülkede ve şehirde düzenlenmesi o ülke içi büyük bir iletişim şansı yaratıyor. Bu etkinlikleri ülkemiz açısından en iyi şekilde kullanıp kullanamayacağımız ise önümüzde duran en önemli soru.



İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi İstanbul Kültür Başkenti Ajansı (İKBA) tarafından yürütülüyor. İKBA yönetimi bakan seviyesinden başlayıp çeşitli bürokratlarla devam eden ve sanatçıların da bir araya geldiği bir yapıyı temsil ediyor. Ülkemizin en önemli sanatçıları bu proje içinde projeleri değerlendiriyor. Bu güne kadar yaşanan yönetim sorunlarının yanında her sanat kurulunda hummalı bir çalışma devam ediyor. Beyoğlu Atlas Pasajı içindeki İKBA binasının her katında heyecanlı bir koşturma yaşanıyor. Çünkü projenin resmi başlangıcı 16 Ocak 2009 tarihinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Sütlüce Kongre Merkezi’nde yapılacak törenle başlayacak.

İstanbul Kültür Başkenti projeleri bugüne kadar hep küçük kentlerde bir kültür - sanat geleneği yaratmak ve tiyatro, sergi salonları gibi yapıları şehirlere miras bırakma geleneği ile gerçekleştirildi. Bunu yaparken ev sahibi kentlerde yaşayanlara da kültür sanat ile iç içe olması amacı taşıdı. Bu çerçevede garajistanbul’un “istanpoli” projesinin ilk çalışması KASSAS oyunu galası gerçekleştirildi. Kassas, İstanbul’daki seyyar satıcıların hayatlarından küçük kesitler sundu ve toplumun sanata uzak bir kesimini tiyatro sahnesiyle alkış ile tanıştırdı. İstanbulluları sanatla tanıştıracak projelerin hızla hayata geçirilmesini bekliyoruz.

İstanbulluların bu yıl beklediği en önemli etkinliklerden biri ise Ağustos – Eylül ayları arasında İstanbul, Kayseri, Ankara ve İzmir’deki salonlarda gerçekleştirilecek 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası. Dünyanın en önemli basketbol yıldızlarını ülkemize taşıyacak olan şampiyonanın hak ettiği ilgiyi görmesi en büyük arzumuz. Aralık 2009 tarihinde İstanbul’da yapılan kura ve fikstür töreni medyada yeteri kadar yer almadı maalesef. Şampiyonanın maskotu olarak seçilen Van Kedisi’nin seçimi polemik konusu oldu ve bir süre sonra o da gündemimizden düştü.



Amerika Birleşik Devletleri takımındaki oyuncuların ve bu ülkedeki NBA liginde forma giyen Avrupalı oyuncuların isimlerini saydığımızda bile heyecanlanmamak elde değil. ABD’li Kobe Bryant, Lebron James Almanya’dan Dirk Nowitzki, İspanyol Pau Gasol, Fransız Antony Parker, daha ismini sayamadığımız oyuncuları bir arada hayatımızda bir kez görme şansımız olacak. Dünya Basketbol Şampiyonası futbolun Dünya Kupası neyse o. Barcelonalı Messi dünya futbolu için neyse Los Angeles Lakers oyuncusu Bryant da basketbol dünyası için o.

Gazetelerde yer alan başlıklarda yer alan “Dünya bizi izleyecek”, “Dünyanın gözü İstanbul’da olacak” mesajları yerine, hayatımızda ilk ve tek kez katılabileceğimiz bir şampiyonanın mesajlarını kurgulamak bana daha doğru bir strateji gibi geliyor. Ayrıca Türkler olarak dünyanın gözünü üzerine çekmeye çalışmak stratejisinden, ecnebi milletlere kendimizi beğendirme ve kabul görme duygularımızdan vazgeçmemiz gerekmiyor mu artık?

Türkiye ve bu projeleri ülkemize getirenler, bu etkinlikleri getirmekteki üstün başarı ve yeteneklerini, bu şampiyonaları en iyi şekilde yönetmek için de her yolu denemeleri gerekiyor. Tüm temennimiz ülkemizin yakaladığı bu benzersiz iletişim fırsatını en iyi şekilde değerlendirmesi, herkesin yıllarca konuşacağı, izleyenlerin büyük keyif aldığı şampiyonalara ve festivallere imza atması.

Cumartesi, Mart 13, 2010

Altın Pusula Yavuz Bingöl'ün hakkı




Türkiye Halkla İlişkiler Derneği tarafından her yıl en iyi iletişim projelerine verilen Altın Pusula ödüllerinin bu yıl dokuzuncusu verilecek. 5 Şubat 2010 tarihinde başvuruların sona erdi ve ödül jürisi projeleri değerlendirmeye başladı bile. Ancak 11 Mart 2010 perşembe günü Cumhuriyet Gazetesi'nin birinci sayfasında Erdal Özcan imzalı okuduğum haber Altın Pusula'ya kurumsal sosyal sorumluluk alanında yeni bir adayın olduğuna inandırdı beni. Haber şöyle:

"Yavuz Bingöl krizde 50 işçiyi işe alan işletmelerde konser verme sözünü tutuyor.

Kriz döneminde 50 işçiyi işe alan işletmelerde konser vereceğine söz veren sanatçı Yavuz Bingöl, Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 45 işçi alan Toprak Deri-Kürk Tekstil'de bir konser verdi. Bingöl, daha önce Eskişehir'deki bir işletmede de konser vermişti. Demokratik açılım tartışmalarına değinen Bingöl, insanların aş ve iş peşinde koştuğunu belirterek "Sorunlar şovlarla çözülmez. Gerçek çözüm yolları bulunmalıdır" dedi. Konser öncesi gazetecilere açıklamalarda bulunan Bingöl, "Biz sanatçılar duygularımızla hareket ederiz. Ben böyle istihdamı arttıran ve krizde işletmelerine 50 işçi alabilen sanayi kuruluşlarına giderek işçi yemekhanelerinde sazımla konser veriyorum" dedi.

İşsizlerin yaşadığı dram üzerine böyle bir karar aldığını anlatan Bingöl, "Düşünün bir baba evdeki eşine ve çocuklarına belli etmeden, işten çıkarıldığı halde sabah aynen işe gider gibi evden çıkıyor. Akşam da işten döner gibi evine gidiyor. Bir anne de iş bulmuş çalışıyor. Ama evinde çocukları için yeterli yemek ve ekmek yok. O anne işyerinde çıkan yemeği yemeyip çocuklarına akşam getiriyor. Beni bu durumlar çok üzdü ve etkiledi. Ne yapabilirimle yola çıktım" diye konuştu."



Biz iletişimciler, halkla ilişkiler ve iletişim danışmanları müşterilerimize her yıl onlarca proje sunarız. Bu projelerin kurum ve markaların satışlarına, itibarlarına, zihinlerdeki algıya olumlu katkı yapması ve kamu yararını gözetmesine de özen gösteririz. Yavuz Bingöl'ün bir iletişim danışmanı, halkla ilişkiler şirketi var mı yok mu bilmiyorum ama bence kendisi 2010 yılına damgasını vuran bir projeye sessiz sedasız imza atıyor. Yavuz Bingöl 2011 yılında verilecek olan 10. Altın Pusula Ödülleri'nde özel bir ödül almayı çoktan haketti.

Yavuz Bingöl'ü tanımam, hiç bir albümünü satın almadım, medyadaki itibarı ve hakkında çıkan haberlerinden bildiğim kadarıyla kendisinden de hiç hoşlanmam. Ama Bingöl bu projesi ile kendisini beğenmeye başladım. Sevmek ve beğenmek birbirinden iki farklı kavram.



Son olarak bu çerçevede bir tespitim daha var ki o da Yavuz Bilgöl haberlerine yer gazetelerle ilgili. Yavuz Bingöl'ün işçi alan kurumlara konser verdiği haberi sadece Cumhuriyet ve Yenigün gazetelerinde yer aldı. Başka hiç bir ulusal gazete bu konser haberini görmedi. Ancak Yavuz Bingöl'ün Broadway'de Keşanlı Ali Destanı müzikalinde Keşanlı Ali'yi oynayacağı haberi ulusal gazetelerin magazin sayfalarında geniş geniş yer aldı. Ülkemizin gerçek gündemi işsizlik ve yoksulluk mu yoksa Broadway'de sahnelenecek olan bir müzikal mi?

Yavuz Bingöl'e Altın Pusula layık görülüp görülmeyeceğini gelecek sene merakla ve ilgiyle takip edeceğim.

Cumartesi, Şubat 20, 2010

LG'den ödüllü Oscar yarışması



Oscar törenleri yaklaşıyor, 7 Mart gecesi yine sarı heykelciğin kimlerin ellerinde gözyaşları ile ıslanacağı sahneleri görmek uykusuz kalacağız. Törenler öncesinde pek çok marka çeşitli iletişim projelerini hayata geçiriyor. Bunlardan biri de LG markası.

Geçtiğimiz yıl ntvmsnbc.com adresinde THY'nin Kevin Costner'li reklamlarından sonra dünyaya lansmamının yaptığı First Class sınıfı için benzer bir yarışmayı yapmıştı. Bu yıl da LG Electronics Türkiye yarışma düzenliyor. Yapmanız gereken tek şey oscar.ntvmsnbc.com adresine girip Oscar alacak filmleri tahmin etmek.

Doğru tahmin yapanlardan arasında birinciye; SL9500 LCD TV ve HT503TH ev sinema sistemi, ikinciye; 42inç SL9500 LCD TV, üçüncü; 32inç SL9500 LCD TV, dördüncü ve beşinciye; HT503TH ev sinema sistemi ve son 5 kişi de LG Chocolate BL20 cep telefonu hediye edilecek.

LG bununla da kalmamış daha önce Oscar kazanan filmlerden oluşan bir Oscar Ödüllü DVD Seti hazırlamış ve basın bültenlerini bu film seti ile basına göndermiş. Filmleri çok daha önceden seyretmiş olsak da arşimize böyle değerli filmleri kattığı için LG'ye teşekkür etmek gerek. İşi sadece bir basın bülteni gönderimi olarak değil Oscar ödüllü filmler çerçevesinde gündem yönetimi seviyesine taşıdıkları için ayrıca başarılı bulduğum medya ilişkileri uygulaması olarak değerlendiriyorum.