Çarşamba, Ağustos 12, 2009

İDA'dan "PR'ın Çivisi mi Çıktı" için yanıt


Marketing Türkiye'de dergisinde yayınlanan haber sonrasında İletişim Danışmanları Derneği ve Grup 7 İletişim Danışmanlığı Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Turhan'ın yazdığı mektup. Önemli noktalara ve sorunlara değiniyor. Bence önemli, paylaşıyorum. Dikkatle okunması gerektiğini düşünüyorum.

Sevgili Günseli Özen Ocakoğlu

Marketing Türkiye dergisinin 177. sayısına kapak konusu yaptığınız "Halkla İlişkilerin 'çivisi' mi çıktı" başlıklı yazıyı tekrar tekrar okudum. Farklı görüşlere yer verilmesine rağmen, tüm nüansların"halkla ilişkiler ajansları müşterilerinin haberlerini basında yayınlatabilmek için gazetecileri bunaltıyor" yargısının gerisinde kaldığı, yaratılan algılamanın adilane olmadığı benim ve birçok meslektaşımın ortak görüşü olunca, bu mektubu kaleme almakta yarar gördüm. Müşteri, Medya ve PR şirketleri üçgeninde oluşan ve uzun süredir, gerek internet forumlarında, gerekse gazetecilerle PR uzmanlarının bir araya geldiği kamuya açık toplantılarda açıktan açığa tartışılan son derece ciddi bir konudan söz ediyoruz. Bu önemli konuyla ilgili olarak, sanki ortada bir gizlilik perdesi varmış gibi "PR sektörünün koridorlarında yaşanan çarpık ilişkiler" gibi magazinel nitelemeler kullanan, her biri mesleğe ortalama 15-20 yılını vermiş iletişim danışmanlarını "müşteri ve gazeteci yalakası" olarak nitelendiren birinin size "ilham" vermiş olması doğrusu biraz şaşırtıcı ve üzüntü verici. Masamın üzerinden hiç ayırmadığım bir kupür var. Bir iletişim ajansı ile çalışmayan ve medya ilişkilerini kendi ünyesinde yürüten bir markanın, önde gelen gazetelerimizden birinin "finans sayfası"nda, bu yıl içinde "çıkarttığı" bir haber... Haber şöyle diyor: "A markası bol fındık ve antep fıstığıyla zenginleştirdiği yeni çikolata serisini piyasaya sürdü." Haber, aynı bilginin üç ayrı cümle ile daha ifade edildiği biçimde devam ediyor.

Bu bilgiyi haber olarak yayınlatmak için binbir yolu deneyen müşteri, bu bilginin yayınlanmasına gazetesinin itibarını düşünmeden (muhtemelen) aracılık eden reklam servisi çalışanı, kendisine uygulanan "baskı yüzünden" veya "hatır için" bu bilgiyi haber yapıp sayfasına yerleştiren editör, sizin yazınızda, PR şirketleri kadar sorgulanmış/yargılanmış olsaydı, "adaletin terazisi çalışmış" diyebilirdik.

İtibarınızı düşürür
Öte yandan, "A markası"nın rakibi "B markası" bu haberi görüp kendi ürünü için de benzeri bir haber istediğinde acaba kimi suçlamamız gerekirdi? Her mesleğin gereklerini yerine getirenler ve getirmeyenler o meslek içinde birarada var olurlar. Bu ülkede, müşterisine, "Bu bilginin haber olarak yayınlanması markaya hiçbir şey katmaz, bunu talep etmek olsa olsa sizin medya nezdindeki itibarınızı düşürür," diyebilen; PR'ın tek işinin müşteri faaliyetlerini haber yaptırmak olmadığını bilen, bunu müşterisine anlatan, PR'ın altenatif yollarını üreten ve uygulayan onlarca Ajans var. Medya ilişkileri hizmeti verdiği müşterisini kritik konularda ikna edemiyorsa, bakış açılarında uçurumlar yaşanıyorsa, müşterisini kaybetmeyi göze alarak prensiplerini korumaya çalışan bir çok meslektaşım var. Çok şükür ki, müşteri tarafında da, kurumların kendi haberlerine kaynaklık etmesinin kurallarını bilen, basın ilişkilerini hassasiyetle ele alan, bu mesleğin gereklerini iyi kavramış iletişim direktörleri var. Ülkemizde, PR Ajansları'nı gerçek birer haber kaynağı olarak değerlendiren yüzlerce gazeteci de var. Bu arkadaşlarımız, işlerini değiştirdiklerinde, PR Ajanslarına yeni adreslerini bildirirerek gazeteci-kaynak ilişkisini süreklileştirmeye çalışırlar. Bu ilişkinin, siyaset muhabirlerinin parti başkanlarının, bakanların, başbakanların basın danışmanlarıyla sürdürdüğü ilişkiden farkı yoktur. İletişim danışmanları olarak birçoğumuzun hayatında iyi örnekler, kötü örneklerden fersah fersah fazla. Öyle olmasa bu işi sürdürmek mümkün olmazdı. Yalnızca İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği'nin bünyesinde bulunan 16 PR Ajansı 300'ü aşkın şirkete, kuruma, markaya hizmet veriyor. Bu ajansların arasında 20 yıla yakın süredir bu işi yapanlar var. Üye şirketlerimizin portföylerinden yıllar içinde geçen kurumların/markaların toplamı birkaç bini bulur. Bunlar hatırla, gönülle, geziyle, baskıyla var edilmesi, sürdürülmesi mümkün olmayan rakamlardır.

Elle tutulur sonuçlar için...
Faturanın neredeyse tamamını PR ajanslarına kesen bir algılamaya yol açmak yerine, tablonun yukarıdaki unsurlarını da içeren bir bütünlüğü ortaya koyabilmek, meselenin içindeki tüm taraflar için daha yapıcı bir tartışma zemini oluşturabilirdi. Tarif ettiğiniz sorun, o soruna taraf olan her kesimin; müşterinin, medyanın, PR ajansının zaman zaman, kısım kısım oluşmasına katkıda bulunduğu bir sorundur. Tarafsız bir gözle sorunu irdeleme noktasına çekilen sizin bile, derginizde yayınladığınız ve en çok haberi çıkan markayı o sektörün PR lideri olarak nitelediğiniz haberlerle bu soruna katkıda bulunduğunuz ileri sürülebilir. Çözüm ararken herkesin kendi sorumluluğunu geniş biçimde idrak etmesi gerektiği kanısındayım. Biz, bu sektöre giriş-çıkışın kolay olduğunu, mesleki denetimin ve standartların yeterince oturmadığını biliyoruz. Bu yüzden bizim gibi düşünen ve çalışan şirketleri İDA çatısı altında toplamaya, bu standartları önce kendi içimizde yerleştirmeye, bir oto-denetim kültürü oluşturabilmeye, sonra da sektörü olumlu yönde etkilemeye çalışıyoruz. Her kesim kendi sorumluluğunu benzer bir şekilde tespit eder ve diğer kesimlerin temsilcileriyle iletişim ve işbirliği içinde meseleye eğilirse, elle tutulur sonuçlara doğru ilerlemek mümkün olabilir.

Sevgi ve saygılarımla

Cengiz Turhan
Yönetim Kurulu Başkanı
İDA - İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği

Perşembe, Ağustos 06, 2009

Kurumun yalancısı olmak...


Biz iletişimcileri yakından ilgilendiren müthiş bir haber takıldı gözüme akşam gazeteleri okurken. Hürriyet'in de web sitesinde yer alan haberi aşağıda okuyabilirsiniz. Sanırım pek çoğumuzun muzdarip olduğu ya da zaman zaman da olsa beyaz yalanlara aracılık ettiğimiz hissine kapıldığımız bir durum mahkemelik olmuş İngiltere'de. Acaba dava sonucu bizim ülkemizde de emsal oluşturur mu?

Eski müşavirden Savunma Bakanlığı'na dava

İNGİLİZ Savunma Bakanlığı Basın eski Müşaviri 62 yaşındaki John Salisbury Baker, Irak savaşı ile ilgili olarak Bakanlığın kendisini yalan demeçler vermeye zorladığını öne sürerek dava açtı.

Travma geçirerek psikolojik tedavi gören İngiliz Savunma Bakanlığı eski Basın Müşaviri John Salisbury Baker, Irak'taki İngiliz askerlerinin güvenliği konusunda kendisini yalan ifade vermeye zorladığını iddia ettiği Savunma Bakanlığı'nı sağlığının bozulmasından sorumlu tutarak dava açtı.

Baker, İngiliz Ordusu'nun kullandığı savaş araçların askerlerin güvenliğini sağlayacak donanım ve yol bombalarına dayanıklı olduğu konusunda gerçekle bağdaşmayan yaptığı açıklamalar yapmak zorunda kaldığı için psikolojik olarak çöktüğünü savundu. Hergün yaşamını kaybeden askerlerin ailelerinin çektiği acıları gördükten sonra, moral olarak yıkıldığını ve çalışamaz duruma geldiğini vurgulayan Baker, hükümetin yalanları nedeniyle sağlıklarının tamemen bozulduğunu öne sürdü.

Baker'in, Irak'taki İngiliz askerlerinin yaşamını yitirmesinden söylemek zorunda kaldığı asılsız yalanların sebebiyet verdiğini düşündüğü için kendisini sorumlu tuttuğunu belirten kız arkadaşı Christine Brook, “Zırhlı araçlar söylendiği gibi bombalara karşı yeterince donanımlı değildi. Baker bu konuda basına vermek zorunda kaldığı yalan ifadeler nedeniyle askerlerin güvenliğini tehlikeye attığını hissederek yaşamlarını kaybeden askerlerden kendini sorumlu tuttu ve psikolojik olarak çökerek çalışamaz hale geldi” dedi.

İngiliz Savunma Bakanlığı Eski Basın Müşaviri John Salisbury Baker, travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle hala tedavi görüyor. Baker'in İngiliz Savunma Bakanlığı’na karşı açtığı ve bu yılın sonlarına doğru görülecek olan davası ülkede Irak savaşı konusunda hükümetin daha hangi gerçekleri halktan gizlediği sorusunu da tekrar gündeme getirdi.

İngiliz basını da olaya büyük yer vermiş. Detay için şu linki tıklayabilirsiniz.

http://www.dailymail.co.uk/news/article-1204222/Forced-lie-MoD-Tormented-spin-doctor-blows-whistle-deceptions-fed-loved-ones-fallen-heroes.html

Perşembe, Temmuz 16, 2009

Rock'N Coke'a doğru...


Kulaklarımızın pasını silecek festival Rock'N Coke (RNC) için son iki gün. Bir yıllık aradan sonra mekan değişikliği ile birlikte İstanbul Park'ta olacak bu yıl. Formula 1 yarışları sırasında giremediğimiz, göremedğimiz paddock bölümünü görmek RNC'ye kısmetmiş.


Bu yıl hayli eğlenceli ve farklı bir RNC olacağını düşünüyorum. Öncelikle The Cure sahne aldığından beri bu kadar heyecanlanmamıştım sanırım, çünkü Linkin Park dinleyeceğiz. Bu arada mekan değişikliği yanında bazı küçük başka değişiklikler de var RNC'de. Daha önceki festivallerde para yerine geçen Akbank'ın kartın yerini Garanti Bankası'nın Bonus Rock kartı alıyor.

Vodafone ise festivalin iletişim sponsoru olmuş ve Vodafone Live etkinliği - markası ile festival boyunca gençlere 3G konusunda iletişim yapacak. Ayrıca son günlerde pek çok kişiyi güldüren ve severek takip ettiği http://vodafonebizesponsorol.wordpress.com ile "fark var" dedirtiyor. Vodafone festivalde kuracağı küçük sahne ile rock starı olmak isteyen gençlere fırsat tanıyor.

Bakalım bu değişikliklerin yanında festival sırasında başka ne süprizlerle karlışacağız. Markalar ile ilgili burada paylaştıklarım yanında müzik ve gruplarla ilgili yazılarım için http://muzikgundemi.wordpress.com adresini ziyaret edebilirsiniz

Pazartesi, Temmuz 06, 2009

İletişimde sürat başarıdır...




Pazar akşamüstü, haftasonu yorgunluğu atmak ve demli çayımı yudumlamak üzere koltuğa gömülüp televizyonu açtığımda Wimbledon erkekler finali henüz başlamıştı. Ortaokul yıllarımdan beri saatlerce tenis seyretmeye bayılırım. Annem arada bir gelir "Oğlum daha sıkılmadın mı bunu saatlerdir seyrediyorsun ne anlıyorsun?"

Bir yanda Amerikalı Andy Roddick bir yanda ise tarih yazmak için bekleyen Roger Federer. Federer bu maçı kazanırsa 14 Grand Slam şampiyonluğunu birlikte paylaştığı Amerikalı Pete Sampras'ın bir adım önüne geçecek dünyada 15 kez Grand Slam şampiyonu olarak tarih yazacaktı. Yaklaşık 4 buçuk saat süren müthiş mücadele de son setteki 30 oyunluk düello R.Federer'in zaferiyle sonuçlandı.

İletişimciler için şaşırtıcı olanı ise, maçtan bir kaç saat sonra yayınlanmaya başlayan Nike'ın reklamı oldu. Federer'in 15'inci şampiyonluğuna gönderme yapan Nike "Love 15" diyordu. www.niketennis.com adresinde ise bu reklama yer veriyor, ardından siteyi ziyaret edenlere R.Federer'e mesajlarını iletmesini istiyor. Filmin ardından çıkan çim sahanın üzerinde 15 rakamı duruyor ve her çim karesine imlecinizi gezdirdiğinizde rakamlar beliriyor. Bu rakamlar Federer'e atılan mesajın numarasını sembolize ediyor. Bu sayıya tıkladığınızda ise Federer hayranlarının mesajlarını okuyabiliyorsunuz.

Nike'ın Love 15 reklamında efsane tenisçi John McEnroe, Pete Sampras, Serena Williams, basketbolcu Michael Jordan, golf şampiyonu Tiger Wodds, esprili bir şekilde Federer'i tebrik ediyor ve biraz da hayıflanıyorlar. Michael Jordan'ın "Ben hayatımda 15 kere bir şey kazanmadım" demesi beni yıktı.

Nike bir kez daha bize iletişimde süratin başarı olduğunu kanıtladı. Nike yerel olarak "Amansız Ol" kampanyasıyla ile bende itibar kaybederken, Roger Federer iletişiminde gösterdiği başarı ve hız sebebiyle alkış almayı başardı.

Estetik, tasarım ve iletişim











Cuma, Temmuz 03, 2009

Kapak rengi kitabın önüne geçince




Milliyet'in hafta sonu ekinde Elif Şafak ile yapılan röportajı ve yazının başlığını gördüğümde inanamadım. Elif Şafak'ın Aşk isimli kitabının kapağı pembe renkli olduğu için erkek okuyucular otobüste, vapurda, metrobüste okuyamıyorlarmış. Kitabın kapağı pembe olduğu için erkek okuyucular başkalarının kendilerini ne sandıkları için ya da neden pembe kapak istemediklerini haberde bulamadık.

Haber okudukça daha da ilginç hale geliyordu. Bunun üzerine Doğan Kitap, müşterilerinden (okuyucu mu demeliydim acaba) gelen bu talepleri değerlendirip, kitabın gri kapaklı baskısını yapacağını açıklamış. Sanırım Türkiye'de ilk defa böyle bir şey oluyor. Benim yaşım yetmez, önceden bilen duyan varsa beni haberdar etsin lütfen.

Bu haber benim neden ilgimi çekti? Hem Türk Edebiyat'ı ile yakından ilgilenen, hem de işimiz gereği pazarlama ve iletişime bulaşmış olmamdan dolayı. Bu gelişme her ikisini de barındırdığı için kendimi tutamadım. Haberi okuyup bitirince edebiyat için üzüldüm. Kitabın renginin kitabın içindeki yazıdan, yazarın sözlerinden, kitapta anlattığı hikayenin ve dilinin özgünlüğünün önüne geçmiş olmasından dolayı üzüldüm açıkçası. Elif Şafak sevenler okumaya devam edebilirik ama ben kendisini hiç okumayı tercih etmeyenler arasındayım. Son tartışmalar ve Aşk üzerine yazılanları ise bolca okuma fırsatım oldu. Ben kitabı okumadığım için eleştiri yapma hakkınığı kendimde görmüyorum. Ancak yapanlardan bir iki satır aktarmak isterim.

Sözcükler Edebiyat Dergisi'nin Mart-Nisan 2009 tarihinde yayımlanan 18'inci sayısında Emin Özdemir'in kaleme aldığı "Türkçenin Havasını Solumak" başlıklı bir eleştiri yazısını mutlama okumanızı dilerim. Emin Özdemir Elif Şafak için şunları aktarıyor: "Elif Şafak'ı Türkçenin romancısı saymamamız gerekir; çünkü kendini Türkçeyle değil, İngilizceyle daha iyi anlatabiliyor. Bir kimse hangi dilde duyuyor, hangi dilde düşünüyorsa yapıtlarını, yazılarını hangi dilde yazıyorsa o dilin yazarı, o dilin ozanıdır. Ulusların değil, yazarların dilleri, ozanları vardır."

Doğan Kitap'tan bu kitabın çevreçiler için yeşil kapaklı, denizciler ve pilotlar için de mavi kapaklı olanını basmasını istesek acaba dileğimiz gerçek olur mu?

Cuma, Mayıs 29, 2009

Marka Gündemi Kelime Sayımı




Blog'ta en çok kullanılan kelimeler böyle çıktı.

Siz de yapmak isterseniz http://www.wordle.net adresine uğrayabilirsiniz.

Pazartesi, Mayıs 11, 2009

Sansüre karşı YAY Hareketi yayılıyor




Sansüre karşı içinizde ne varsa dökün, YAY Hareketi'ne katılın.

Özellikle sanal ortamdaki sansür uygulamalarından rahatsız olanları buluşturmak amacıyla doğan SansüreSansür, yeniden hareketleniyor! Daha önceki blog ve poster hareketlerinden sonra, şimdi de Yay! Hareketi’yle, konuyu gündeme taşımak ve kamuoyunun ilgisini sansüre çekmek için yola çıkıyor.

Bu doğrultuda, 11 Mayıs 2009′da yeni hareket başladı. Yeni hareketin video, poster, banner, sticker gibi çok yönlü ayaklarıyla, sansürün sadece sanal ortamda değil, gerçek hayatta da karşımıza çıkabileceğini vurgulaması amaçlanıyor.

Siz de yönetmen İlkay Kopan’ın hazırladığı videoları sitenizde yayınlayarak veya malzemelerimizi dağıtarak, çevrenize yayarak desteğinizi göstebilirsiniz.

Tabii bu malzemeleri astıktan sonra veya malzemelere bir yerlerde rastladığınızda, bir fotoğrafını çekip bize gönderirseniz, hareketimizin ne kadar yayıldığını www.sansuresansur.org adresinden hep beraber izleyebiliriz!

Yaşasın YAY'ma eylemimiz.




Pazar, Mayıs 10, 2009

www.istanbul.com'dan İstanbul Kitabı




Her daim sürprizlerle dolu İstanbul’un en güzel kareleri “Dün Bugün İstanbul” fotoğraf kitabında toplandı.

Tarihi boyunca üç imparatorluğa başkentlik etmiş, sahip olduğu hazineyi ziyaretçileri ile paylaşmış gizemli şehir İstanbul… Sirkeci Garı’ndan Sultanahmet Camii’ne, Haliç’ten Boğaz Köprü’sünün görkemine kadar birbirinden muhteşem fotoğraflarla anlatılan İstanbul’un tüm güzellikleri “Dün Bugün İstanbul” albümünde toplandı.1995 yılından bu yana İstanbul’un sanal kapılarını dünyaya açan www.istanbul.com ekibi “Dün Bugün İstanbul” albümü ile geleneksel ve modernin şaşırtıcı sentezini fotoğraflara taşıyor.

2010 Kültür Başkenti seçildiği günden bu yana çok özenli bir hazırlık sürecine giren İstanbul, www.istanbul.com’un çalışmaları ile kendini dünyaya tanıtıyor. Şehrin misafirlerini benzersiz güzelliklerle buluşturmayı amaçlayan bu çok özel fotoğraf albümünde, İstanbul’un geçmişten günümüze tüm yönleri yansıtılıyor.





Perşembe, Nisan 30, 2009

2009 Blog Ödülleri sonuçlandı


2009 Blog Ödülleri'nde sonuçlar belli oldu!

Oylama süreci 26 Nisan tamamlanan Blog Ödülleri'nde kazanan bloglar belli oldu.

Her kategoride ilk üçe giren blog sahipleri ödüllerini 2 Mayıs Cumartesi günü Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri‘nde düzenlenecek ödül töreninde alacak.

İşte 2009 Blog Ödülleri'nin kazananları:

Coca-Cola Aile Blogları Kategorisi
1. www.aliozdil.blogspot.com
2. www.babaolmak.com
3. www.savascocuklari.com

ntvmsnbc Haber-Gündem Blogları Kategorisi
1. www.yazburaya.com
2. www.turkiyevehayatadair.blogspot.com
3. www.kursatsenturk.com

Binrota Hobi Blogları Kategorisi
1. www.geziyorum.net
2. www.gezipgorduk.com
3. www.misssgibi.com

İş Dünyası Blogları Kategorisi
1. www.chatterboxtr.com
2. www.designyoursummer.blogspot.com
3. www.cingunlugu.com

Kadın Blogları Kategorisi

1. www.devletsah.com
2. www.yelizindunyasi.com
3. www.kadinlar.net

Letoonia Resorts Kişisel Bloglar Kategorisi
1. www.yicit.com
2. www.gurkankalkanweblog.blogspot.com
3. www.blogdevri.com

Efes Pilsen Kültür-Sanat Blogları Kategorisi
1. www.maddebagimlisi.com
2. www.gunesintamicinde.com
3. www.sanatlog.com

Peugeot Otomobil Blogları Kategorisi
1. www.carluvr.com
2. www.otomot.net
3. www.arabadelisi.blogspot.com

Project House Reklam-Pazarlama Blogları Kategorisi
1. www.hergunkampanya.com
2. www.elmaaltshift.com
3. www.kreativme.com

TTNET Teknoloji Blogları Kategorisi
1. www.yakuter.com
2. www.apostylee.com
3. www.ogren.tv

Ülker Spor Blogları Kategorisi
1. www.footballiswar.com
2. www.fenerlig.blogcu.com
3. www.eskrimaktuel.com

Topluluk Blogları Kategorisi
1. www.fasulyeden.com
2. www.bobiler.org
3. www.mtv.com.tr/anime

Tefal Yemek Blogları Kategorisi
1. www.tarifiyemek.com
2. www.nefisyemektarifleri.com
3. www.hafiftarif.com

Microsoft Windows Live Spaces Blogları Kategorisi
1. gamzetuysuz.spaces.live.com
2. leothemaster.spaces.live.com
3. elifingunlugu.spaces.live.com

Perşembe, Nisan 23, 2009

Düş müsün, gerçek mi yoksa...



Dünya'yı bir sosyal medya fırtınası kasıp kavruyor. Biz Türkler'de işi kıyısından köşesinden tutmaya çalışıyoruz. Öyle tabii ya biz biraz geriden takip ederken bazı şeyleri sanki bu alemde dünyadan pek de eksik kalır yanımız yokmuş gibi geliyor bu sefer.

Ancak burada yaşayan ve yazan arkadaşları anlamay çalışan bu sefer şirketler ve kurumlar. Bu insanların kendilerini var ettikleri bu sosyal medya kanallarına şirketler de girmeye çalışıyorlar. Bu kişilerin internet ortamında hem çevresindeki kişileri hem de yazdıklarını takip edenleri çok kolay ikna etme ve beğenileriyle yönlendirme, tavsiye durumu yarattıkları ortaya çıktı.



Küçük bir örnek son dönemde Facebook'tan sonra takip edeni ve üye sayısı hızla artan twitter'da ilginç bir durum yaşadı. Sertab Erener ve Demir Demirkan twitter'a üye olduktan sonra yeni web sitelirinin nasıl olması gerektiğini bu twitter içinde yaşayan insanlara sordular. Bu kişiler teknoloji ve tasarım gibi alanlarda bilgi sahibi oldukları aşikar. Ancak bu sorunun ardından ortalığı bunlar gerçek değil, fake hesaplar diye bir tartışma aldı. Bu tartışmalar sürerken en doğrusunu Sertab Erener yaptı ve bilgisayarının web cam'inden çektiği görüntülerle valla ben gerçeğim, fake değilim diye ıspat etmek zorunda kaldı.

Bu hareket twitter ve friendfeed dünyasında gençlerimiz tarafından alkış topladı ve snatçı büyük bir ilgi ve sempati kazandı. İşte size sosyal medyada varolmak isteyenlere case study olacak küçük bir örnek. Krize dönüşecek bir durumu kökünden ortadan kaldırmanın ve yangının üzerine su dökülmesi gerektiğini açıklayan bir durum.

Kıssadan hisse: Sosyal medyada varolmanın ilk kuralığı, olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol. Şeffaflık herşey, fake is nothing.

Pazar, Nisan 19, 2009

NEDEN?

Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin hazırladığı bir sergiden beğendiğim bazı çalışmaları paylaşmak istiyorum.











Cumartesi, Nisan 18, 2009

Notos Atölye'de 3. dönem...


Yaratıcı Yazarlık Atölyesi'nin 3. Dönem kayıtları başladı.
Atölye'nin 3. Dönem çalışmaları 4 Mayıs-6 Temmuz 2009 tarihleri arasında, pazartesi günleri, 19.30-22.15 saatleri arasında yapılacak.
On haftalık ders programının yanı sıra yapılacak "Serbest Zaman" uygulamasının günü çarşamba, saatleri de 18.30-20.30.

Cuma, Nisan 17, 2009

Alex niye Puma giyiyor?




Fenerbahçe'nin yıldız futbolcusu Alex de Souza Türkiye'ye geldiği günden beri giydiği kramponları ve tüm spor malzemeleri adidas idi. Sakatlıktan geri dönen ve bu hafta içinde sakatlığını atlatan ve Samandıra'da düz koşulara başlayan Alex'in ayaklarına takıldı gözümüz.

Alex'i ilk defa PUMA kramponları ile gördüm. Takımın geneli Nike tercih ediyor, Güiza Diadora, Semih adidas kramponları giyiyor. Bakalım PUMA Alex ile ilgili bir açıklama ya da yakın zamanda bir basın toplantısı, lansman yapacak mı?

Cumartesi, Nisan 04, 2009

Formulada sponsorsuz lider...




Avusturalya'da geçen hafta tartışmaları kararlarla sona yarışın ardından bugün ise Formula 1 heyecanı Maleyzya'ya taşındı. Az önce sona eren sıralama turlarının ardından Brawn GP Mercedes takımından Janson Button yine geçen hafta olduğu gibi ilk sırayı aldı. Herkesin J.Button ve Brawn GP'nin başarısını konuşmasında önemli bir neden var. O da bu kadar zor koşullara rağmen ve kriz ortamında bu takımın bu başarıyı yakalaması.

Brawn GP, Ferrari takımında Schumi ile önemli başarılara imza atmış bir takım yöneticisi. Ferrari takımından ayrıldıktan sonra kendi adıyla bir takım kurdu. Bu yıy yarışlardan çekildiğini söyleyen Honda takımı bir anda Brawn GP oldu. Bu gelişmenin Marka Gündemi'ne konu olmasının nedeni ise bu takımın hiç sponsor firmaya sahip olmaması. İngilizlerin çılgın ve sıradışı işadamı Sir Richard Branson'un Virgin şirketi hariç. Branson yine çılgınlık yapıp kriz zamanında kimsenin sponsor olmak istemedği takıma sponsor olarak yine iş dünyasında yapılamayanı yapmaya cesaret ederek alkışları haketmiş görünüyor. Ayrıca bu yatırımının karşılığını da daha ilk yarışta sürekli kameraların önünde yer alarak çoktan aldı bile.



Yazı içinde yer alan fotoğrafta görüldüğü gibi pilotların üzerindeki tulumlarda sadece aracın kullandığı lastik ve Virgin logoları var. Geçtiğimiz haftaki başarılarının ardından bir İngiliz hazır giyim firması Henri Lloyd da bu hafta Brawn GP ile sponsorluk anlaşması imzaladıklarını duyurdu.

Küllerinden doğan bir takım Brawn GP, umarım Formula 1 sporuna renk ve heyecan katmaya devam ederler

Cumartesi, Mart 28, 2009

Fark yaratan şeçim broşürleri




Beşiktaş'ta yaşayanlar perşembe akşamı kapılarında 2 tane seçim broşürü gördüler. Bunlardan biri AKP Beşiktaş Belediye Başkan Adayı Sibel Çarmıklı, diğeri ise eski SHP'li Belediye Başkanı ve şimdi DSP'den aday Ayfer Atay'a aitti. Sibel Çarmıklı oldukça kaliteli görsellerla ve tasarımı usta işi bir kaç broşür dağıttı. Bu kalın broşür demetinin içinden bir DVD çıktı. Bu DVD'de Sibel hanımın Beşiktaş halkının sorduğu sorulara yanıt veriyor. Çok ikna edici bulmasam bile yine de kapımıza gelen ilk seçim DVD'si olması açısından önemli bir adım.

Ayrıca DVD kutusunun üzerinde iki web sitesi adresi var, www.sibelcarmikli.com ve www.besiktasicinsibelcarmikli.com iki site de aynı adrese çıkıyor. Sitenin içeriği ve tasarı biraz klasiğe yakın olsa da Sibel hanım hem kendine wordpress üzerinde bir blog yapmış hem de Facebook'ta grup açmış. Facebook grubu 261 kişilik üye listesiyle bir hayal kırıklığı olsa da Sibel hanımın iletişim uygulamaları açısından çeşitliliğini görmesi bakımından önemli. AKP'nin sosyal medya ve internet kullanıcıları arasında popülerliği pek yüksek değil. Baksanıza Mediacat Dergisi'nin web sitesinde yapılan seçim anketinde en çok oyu CHP almış.





Sibel hanım blogunu da blogun içeriğini de çok iyi yönetmiş. Hergün gittiği yerlerde çekilen fotoğrafları sitesine eklemiş. Fotoğraflar da hem halkla hem de üst düzey toplantılardaki görüntülerine yer vermiş. Ancak basında hep "Sosyetenin ünlü ismi" algısından kurtulamamış. Bunun bir etkisi olur mu olmaz mı bilemiyorum ama Beşiktaş'ın önemli oy potansiyeli olan Etiler - Bebek bölgesinde yaşayanların ALEM ve ŞAMDAN dergisinden tanıdığı bir isim olduğu kesin.

Blogunda Sibel hanım TV röportajlarının kayıtlarına yer vermiş. Bence blogu remsi web sitesinden daha başarılı ve iletişim dostu (communication friedly) olmuş.



Ayfer beyin web sitesi ise ve kapımıza gelen broşürü ise çok çok klasik, soğuk ve uzak ne yazık ki. Peki CHP'den ne geldi, İsmail Ünal'ın sitesi nasıl diye soracak olursanız. İsmail Ünal ve CHP pek bir şey yapma zahmetine katlanmamışlar. Çünkü CHP'den tek yaprak bir kağıt geldi, orada da oyunuzu kullanın mesajı vardı. İsmail Ünal'ın bir web sitesi yok, en azından Google'a göre, ben bulamadım. Acaba İsmail bey belediyenin sitesini kendi sitesi gibi mi kullanıyor.

Evet seçime bir kaç gün kala adayların iletişim çalışmalarını değerlendirdiğimizde Sibel Çarmıklı'nın bir kaç adım önde olduğunu görüyoruz. Yiğin hakkı yiğide...




Cuma, Mart 27, 2009

Özlemiştik... Avusturalya GP





Formula 1'siz geçen günlerimiz bitti ve yepyeni, heyecanlı ve çekişmeli geçecek bir sezon daha bugün Avusturalya'da başladı. Antrenman sonuçlarından ilginç haberler gelmeye başladı. Rosberg, Barrichello ve Trulli en hızlı zamanlara imza attılar.

Değişen kuralları, yeni katılan takımlarıyla yepyeni bir heyecan başlıyor. Yaklaşık 14 yıldır tüm sezonu takip ediyorum. Her yıl ayrı bir keyif ve heyecan alıyorum. Ekonomik krizin gölgesinde başlayan Formula 1 bakalım bizi nasıl heyecanlara sürükleyecek.

Bu yıl F1'i TRT yayınlıyor. İşte yayın programı:

SIRALAMA TURLARI
TRT1 28 Mart 2009 Cumartesi 07:45
TRT3 28 Mart 2009 Cumartesi 14:00 - Tekrar

YARIŞ
TRT1 29 Mart 2009 Pazar 08:30
TRT3 29 Mart 2009 Pazar 14:00 - Tekrar

Perşembe, Mart 26, 2009

Oyunu Kullan!



28 Mart 2004 seçimlerinde İstanbul'da 1 milyon 918 bin 686 kişi oylarıyla Büyükşehir Belediye Başkanı'nı seçti. 2 milyon 65 bin 729 kişi ise oy kullanmamayı seçti

Daha demoktrat bir Türkiye için, sesinizi duyurmak için oy kullanın