Pazartesi, Ağustos 14, 2006

Tek taş mı, Tria mı?




Nil Karaibrahimgil’in erkekleri sinir eden “Tek Taşımı Kendim Aldım” şarkısından sonra aklıma bazı sorular takıldı. Şarkının sosyolojik ve müzikal eleştirilerine hiç girmeyeceğim nitekim Naim Dilmener ustamız Nil’i bir güzel haşlamış zaten. O benim işim değil. Benim işim olaya biraz da pazarlama ve iletişim yönünden bakmak. Bir dönem bu sektörde çalıştığım için az çok vaziyeti biliyorum. Dünyanın en büyük pırlanta üreticisi ve satıcısı De Beers’in kurduğu Diamond Trading Company (DTC) tüm dünyada pırlanta tüketimini arttırmak için çalışan marka bağımsız bir kuruluş. Faaliyet gösterdiği ülkelerdeki pırlanta satıcısı şirketlere pazarlama ve reklam desteği vererek o ülkelerde pırlanta pazarını büyütmek için etkinlikler ve projeler yürüyor. Bu projelerin çok başarılı işler çıkardığını söylemeye gerek yok. DTC rakamlarına göre pırlanta ile ilgili Türkiye’de 2005 yılında yapılan haber ve reklam çalışmalarının oranı 2004 yılına göre yüzde 268 artış göstermiş. Bu iletişim yatırımı ise DTC’nin pırlanta satışlarını yüzde 25 oranında arttırmasını sağlamış.

Pazar katlama fikri: Tria

DTC’nin kuruluş amacı olan pırlanta pazarını büyütmek çok basit ama müthiş bir fikirle yepyeni bir hayat buldu kendine. Bu fikir, Türkiye’de ve dünyada genç kızların, evli kadınların hayallerini süsleyen tek taş yüzüğün yerini üç taş pırlanta yüzüğe bırakmasıydı. Yani TRIA markalı üç taşlı pırlanta kullanılan ürünlere. Sadece yüzük ile kalmadı TRIA markası tüm ürünler için tasarlandı. Küpe, bilezik, kolye, gerdanlık vb... Dünyanın en akılcı pazar genişletme kampanyası. Kampanyanın sloganı ve marka vaadi ise kimsenin kolay kolay kulak ardı edebileceği cinsten değil. “Tria, sevginizin dünü, bugünü yarını”. Gerisi reklam, pazarlama ve iletişim süreçlerine kalmıştı. DTC tüm dünyada yaptığı etkinlikler, başarılı iletişim ve reklam kampanyaları ile Tria’yı dünyanın yeni modası haline getirdi. DTC her yıl Tria ve diğer ürünlerinin iletişimi yapmak için ne kadar para harcadığını biliyor musunuz? Sıkı durun, tam tamına 200 milyon dolar. Türkiye’nin bir yıl boyunca ülkemizi yurtdışında tanıtmak için harcadığı paranın tam beş katı.

Nil tek taşla gelince

Türkiye’de DTC ve pırlanta pazarı için her şey yolunda giderken Nil Karaibrahilgil’in tek taşlı şarkısı bir çuval inciri berbat etti. DTC yıllarca insanların aklına Tria markası sokmaya çalışırken Nil tek şarkıyla hedef kitlenin kafasındaki algılamanın üzerinden silindir gibi geçti. Çünkü şarkıya göre tek taş hala önemli ve gerekli bir ürün. Hem de kadın erkek arasındaki güç dengesinin sembolü. Bir araştırma var mı bilmiyorum ama şarkı çıktıktan sonra yaz aylarındaki evlenmelerin de gazıyla tek taş yüzük satışlarında artış yaşanmış, mıdır acaba? DTC hemen harekete geçti ve Nil Karaibrahimgil ile bir dergi eki çıkardı. Model olarak Nil’i kullandı. Aylık kadın dergisiyle dağıtılan bu ekin şöyle bir amacı vardı. Siz Nil’in şarkısına bakmayın, Tria’yı tercih etmeye devam edin. Nasıl güzel bir pazarlama hikayesi değil mi? Ben şarkıyı her “duyduğumda” (hiç Nil dinlemem de) bunları düşünüyor ve gülümsüyorum.

2 yorum:

JoKeR dedi ki...

tebrik ediyorum..

ben de bu pazarlama esiri olarak

hangisini almak zorundayız diye araştırırken buldum...

veriyolar gazı bu hatunlara.. al başına belayı.. haa yok taş almasak bizi istemicek mi ?

isticekte.. yi etraf en aldı almadı mı bunaltacaklar..

mecbur..

sakal- bıyık olayı..

ama yazı güzel

Adsız dedi ki...

Erkekler nede olsa "Tek taşlarını kendileri alıyor" diyerek,feminist haykırışa dolaylıda olsa boyun eğiyor... bu durumda asıl tektaş alıcıları (erkekler) pasif konumdayken satışların düşeceğine inanıyorum...

Bize ne kendileri alsın tek taşlarını :)

Yalçın Plt.