Çarşamba, Ağustos 27, 2008

Türkiye'nin turizmi hakkında...




İstanbul'da yaşayanlar ve yaz akşamları İstiklal Caddesine yolu düşenler fark etmişlerdir, Arap ülkelerinden gelen peçeli, haşemalı ve eli kameralı yüzlerce turist şehrimizi tavaf halindeler. Bugün Hürriyet Gazetesi'nde bir haber vardı, o nedenle ne zamandır yazmak istediğim iki satır fikirlerimi paylaşmak istedim. Biliyorsunuz, Kanal D'de yayınlanan Gümüş isimli dizi Arap ülkelerinde yayınlanmaya başladı. Bu dizinin etkisiyle Arap turistler akın akın Türkiye'ye özellikle İstanbul'a geliyormuş.

Türkiye yıllardır turizmine bir atılım sağlayacak projeleri ve iletişim çalışmalarını gerçekleştirmekten çok uzak işler yaptı. Türkiye'ye gelen turist sayısı, bir yılda Paris'teki Eyfel Kulesi'ne çıkan turist sayısının çok çok aytında, yanlış söylemeyeyim, hemen hemen yarısı. Dolay koydu taşmadı, boşa koydu dolmadı. Türkiye'nin dünyada yıllık tanıtım bütçesi 40 milyon dolar civarlarındaydı. İletişim için çok komik bir para, hem etkisiz hem de yetersiz.Bütçe bugün ne durumda bilemiyorum. Son günlerde yine Turizm Bakanlığı'nın bir ihale açacağı, reklam ve iletişim için hizmet alacağı haberlerini duyuyoruz.

Neyse şuna geleceğim, başka bir şeyler denemek ve her yıl aynı yetersiz işleri yapmaktan vazgeçmek gerekiyor. Bunun adı turizmde tam olarak nedir bilmiyorum ama etkinlik bazlı turizmi geliştirmeye bakmak gerekiyor. Hani İspanya'ye insanlar kendilerini boğaların önüne atmak için, domates savaşı yapmak için, Amerika'da Margi Grass festivalinde sokaklarda günler geçirmek için gidiyorlar ya bizde de benzer şeyler olmalı. Bu etkinlikleri yaratmalıyız.

Nasıl, bundan iki yıl evvel bir ay tutulmasının dünyada en iyi izlenecek yerin Antalya olması sebebiyle binlerce kişi Antalya'ya gelmiş, sezonda bile dolmayan oteller full çekmişti. Atatürk'ün siluetinin bir dağa yansımasını yüzlerce insan görmeye gitmişti. Sultanahmet'te Mehteran Takımı ile fotoğraf çektirmek için turistler birbirini ezmişti. Kitlelerin ilgisini çekecek önce iç turizm canlandıracak ardındanda dış turizmi tetikleyecek pek çok ama pek çok etkinlik, festival yaratmanın yolunu bulmalıyız.

Turizmin bir de Gümüş dizisinin yaptığı gibi kültürel boyutu var. Bir şehri ya da ülkeyi marka yapmak ve turizmini geliştirmek için kültür ve sanatın kullanımı da önemli.

Ama başka bir yazının konusu...

Pazartesi, Ağustos 18, 2008

Burger King Hoop Fest 2008




İstanbul'un sokaklarını şenlendirecek son etkinliğimiz Burger King Hoop Fest 2008. Bu festival 21 - 24 Ağustos tarihleri arasında Caddebostan Sahil Burger King arkasında bulunan potolarda yapılacak. Bu festival ilk kez 2003 yılında yapılmış ve 2 gün sürmüş. Festival 2003 yılından beri de her yıl düzenli olarak düzenleniyor.

Daha sonraki yıllarda festival, Antalya, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlere giderek binlerce gençle basketbol sahalarında buluşmuş. Burger King Hoop fest'te 2003 yılından bu güne bin 780 takım ve 7 bin 120 oyuncu katılmış, 2 bin 680 maç oynanmış.

Katılmak ve detaylı bilgi için www.bkhoopfest.com

Şansınız bol olsun...

Red Bull Street Style Türkiye...




Red Bull markası tüm dünyada uyguladığı spor iletişim projeleriyle pazarlama dünyasına ve benim gönlüme bir iletişimci olarak kazınmış bir marka. İletişime ve spora yaptıkları yatırım gerçekten de takdire değer. İyi yapılan şeyleri de görmezden gelmeyelim derim. Red Bull'un bu alandaki en ayırıcı, farklılaştırıcı özelliği ise kendi etkinliğini kendi yaratıyor, kendine has hale getiriyor. Air Race, Flugtag sadece bir iki örnek, daha bilmediğimiz pek çok spor iletişimi yatırımları var Red Bull'un.

Neyse Red Bull Street Style Türkiye, kısa adıyla sokak futbolunun cambazlarını bir araya getiren bir etkinlik. Antrenmanlarda Roberto Carlos'tan görmeye alıştığımız hareketleri yapan mahallemizin Roberto Carlos'ları ile tanışma imkanı tanıyon bir etkinlik.

Red Bull Street Style Türkiye elemeleri Bursa’dan başlayarak 20 Ağustos Çarşamba günü 19.00'da Beşiktaş Meydanı - İstanbul'da yapılacak büyük finale kadar Hummer turla gezilen 14 şehirde kaydedilecek videolarla gerçekleştiriliyor. Toplamda 16 kişinin seçileceği bu elemelerin finali İstanbul’da yapılacak. Kazanan kişi, Kasım/Aralık ayında 40 ülkenin yarışacağı Sao Paolo/ Brezilya’daki dünya şampiyonasına gidecek.

Türkiye Finalinde yarışacak 16 finalistten biri olabilmek için ulusal elemelere katılmak şart. Bunun için sayfada listelenmiş olan organizasyonlardan size en uygun olana bizzat katılabilirsiniz. Ya da organizasyonlara gidemiyorsanız, elemelere Web üzerinden online katılmanız da mümkün.

Tek yapmanız gereken, kayıt olurken, Istanbul “Red Bull Street Style Türkiye Finali” organizasyonunu seçip, kayıt sırasında kendi çektiğiniz 3 dk.’lık videonuzu yüklemek. Online elemelere katılmak için video yüklemek şart ama sadece kayıt olmak istiyorsanız youtube'a yüklenmiş olan bir videonuzun URL adresini belirtmeniz de yeterli olacaktır.

Daha fazla bilgi için www.redbullstreetstyle.com

İstanbul sokakları sporla şenleniyor...




Ağustos ayında İstanbul sokakları birbirinden hareketli spor etkinliklerine sahne olacak. Burger King, Red Bull ve adidas sokak turnuvalarında gençlerin ve spor severlerin ilgisini çekecek etkinliklere imza atmaya hazırlanıyorlar. Aslında bu etkinlikler yıllardır yapılıyormuş İstanbul'da ve seçmeleri daha yaz başında başlamış ancak benim cahilliğimden olsa gerek daha yeni haberimiz oluyor. Nasıl haberin oldu diye soranlara da bizim sokağın başındaki billboard'ta gördüm diye cevap verelebilirim. Demek ki beni haberdar etmenin yolu sokağımın başındaki sokak ilanlarından geçiyor, lütfen ihmal etmeyelim :)

Benim kuşağımın her yaz, Fenerbahçe Dereağzı tesislerinin hemen yakınına kurulan adidas Streetball çadırlarında ve potalarında 3'e 3 yaptığımız maçlarda geçmesi nedeniyle basketbola, adidas'a ve sokakta yapılan turnuvalara hep sempatimiz vardır. Öyle böyle değil ben NBA seyrederken Larry Bird, Kerim Abdülcanbaz en iyi yıllarını yaşıyorlardı. Anladınız siz onu :)

İlk iki etkinlik basketbol turnuvaları. adidas geçtiğimiz yıl streetball konseptini NBA ile yanyana getirerek artık bu turnuvarlarda NBA yıldızlarına yer veriyor ve NBA markalı forma, ayakkabı vb... ürünlerin pazarlaması için kullanıyor. adidas'ın NBA 5ive turnuvaları bu nedenle çok daha çekici ve heyecanlı hale gelmiş durumda. Geçen yıl ilk defa yapıldığında Bağdat Caddesi yıkılmıştı. adidas NBA 5ive bu yıl ikinci turnuva ile 30 - 31 Ağustos 2008 tarihlerinde Maltepe İspark'ta olacak. Maçlar 5'e 5, adam eksik olmasın dikkat. Takımı kur, sahayı çık, yeteneğini göster. Detaylı bilgi ve katılım formları için Beyoğlu'ndaki adidas mağazasına getmen gerekiyor.

Tesco haberleri ve kriz yönetimi...



İngiltere'nin market devi Tesco 2003 yılında Türkiye'ye geldiğinde, bugün sepetinde bulduğu krizle karşılaşacağını hiç düşünmemişti. Hepimiz biliyoruz artık, AKP Genel Başkan Yardımcısı'na isnat edilen rüşvet suçlaması ve bu suçlama içinde Tesco - Kipa için arazi aracılığı yapması konusu gündemde. Bundan kısa bir süre önce bu sitede Tesco - Kipa'nın istanbul Kurtköy'de açtığı mağaza öncesinde basında yer alan haberlerinin böylesine güçlü uluslararası marka için ne kadar eksik olduğundan bahsetmiştik. Hatta yöneticilerinin söylemlerinde kullandığı terimlerin ve marka konumlandırması konusunda ip uçları veren açıklamalarının yetersiz olduğuna dikkat çekmiştik. Bu markanın daha güçlü bir iletişim yapma ihtiyacı olduğunu belirtmiştik.

Bu söylediklerimizden kısa bir süre sonra Tesco - Kipa şimdi de bir rüşvet iddiasının içerisinde buluverdi kendini. Rüşvet iddialarının gerçekliği ya da yanlışlığı bizim alanımızın konusu değil. Bizim konumuz böylesine bir iddia arkasından dev bir şirketin neler yaptıkları, bu krizi nasıl yönettiği ile ilgili. Vatan Gazetesi'nin yayını bir kenara, bu saat itibariyle Tesco dünyanın belli başlı önemli yayın organlarının ekonomi ve perakende sayfalarında bu iddia ile ilgili haberlerle yer almış durumda.

Financial Times gazetesinden dünyanın önemli perakende ve emlak haber sitelerinde bu olay ile ilgili haberleriyle yer almış durumda. Bazı İngiliz yayınlar, Tesco'nun bu iddialara "çekildiğini" ilgisi olmadan karıştırıldığını söylese de binlerce haber dünya medyasına yayılmış durumda. Günümüzde haberlerin doğruluğu kadar mesajı alanların algıladığının doğru olduğu biliniyor. Yani algı gerçektir. Dolayısıyla Tesco - Kipa yönetimini önemli bir kriz iletişimi yönetmeleri gerçeğiyle karşı karşıya bırakıyor.

Yoksa insanların aklında rüşvetçi market algısını değiştirmeleri çok zor olacaktır.

Pazar, Ağustos 03, 2008

Anayasa Mahkemesi'nin kararı ayakkabı satışlarını nasıl etkiledi?

Geçtiğimiz hafta İstanbul'daki iki alış veriş merkezinde dolaştım. İlk ziyaretim Anayasa Mahkemesi'nin kararından önceydi. Diğeri ise kararın açıklanmasından sonraydı. Karar öncesinde gittiğim alış veriş merkezinde vitrinleri gezen insan sayısı gözle görülür şekilde çok çok azalmıştı. Mayıs ayında yürürlüğe giren sigara yasağı kanunundan sonra alış veriş merkezlerine giden insanların sayısında büyük bir düşüş yaşandı. Ardından gelen AKP kapatma davası piyasaların önündeki belirsizlik havasını arttıran başka bir etken oldu. Bir de yaz tatilinin başlaması üzerine AVM'lerdeki görüntü in-cin çift kale maç durumuna geldi.

Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra gittiğim AVM'de gördüklerim ise biraz moral vericiydi. İndirimlerin de başlamasıyla ziyaretçi sayısında artış görülüyordu. Bir ayakkabı mağazasının çalışanı ile yaptığım kısa sohbet sonrasında AVM'ye gelen kişilerin sayısında artış olduğu ve hatta satışların da biraz yoluna girdiğini, stoklardaki ürünlerin satılmaya başlandığını öğrendim. Siyasetin ayakkabı satışlarına nasıl yansıdığını ilk ağızdan dinlemek beni gerçekten hayrete düşürdü. Ve ardından da şunu fark ettim: Mahkemenin kararı aslında hepimiz için ne kadar da önemliydi ve yeni bir ekonomik krizin önüne geçmişti.

Ekonominin yeniden biraz olsun kıpırdandığını görmek bu haftanın benim için en sevinidirici olayıydı.

Let's go to the Tesco!!!





Milliyet Gazetesi'nin Pazar ekine giydirdiği 4 sayfalık ilanından öğrendiğimiz kadarıyla Tesco-Kipa İstanbul'daki ilk hipermarketini 5 Ağustos 2008 saat 10.00 açılıyor.

Bana nihayet dedirten bu ilanı okuduğumda İngiltere'de yaşadığım günlerim aklıma geldi. Yazımın başlığında kullandığım "Let's go to the Tesco - Haydi Tesco'ya gidelim" sloganı da İngiltere'de yaşadığım dönemde arkadaşlarıma söylediğim bir kafiyeli bir sözdü. Tesco, İngiltere'nin hemen hemen her yerinde bulabileceğiniz, kalitesinden ve hizmetlerinden, Tesco markalı ürünlerinden memnun kalacağınız, sosyal sorumluluk projeleriyle fark yaratan (Every Little Hepls) bir süpermarket markası. Logosu ve iç dizaynı ile ülkemizde Tansaş'a benzetebileceğiniz, atmosferi keyifli, aydınlık, kasiyerleriyle dost olabileceğiniz - sizi isminizle hatırlayabilecek derecede - bir market. Yıllar önce Tesco'nun Kipa ortaklığı ile Türkiye'ye geleceğini duyduğumda içimde küçük bir mutluluk belirmişti. Eski bir dost ile yeniden karşılaşacağımı düşünerek sevinmiştim. (Aynı duyguyu Boots için de taşıyorum bu arada .)Bu haberi ilk duyduğum yıl sanıyorum 2003 yılıydı.

Kipa daha çok Ege Bölgesi'ndeki illerde yaygın olan bir marka. Hisselerin satın alınmasının ardından şirketin ismi Tesco - Kipa olarak belirlendi. Ancak göndüğüm kadarıyla ne Türk hissedarlar Kipa isminden vazgeçebiliyor, ne de Tesco markasını Kipa markasının yanına yakıştırabiliyorlar. Çünkü hem kurumun web sitesinde, hem basın bültenlerinde hem de bugün Milliyet Gazetesi'ndeki ilanda bir marka karmaşası var. Tesco nedense nasıl kullanıldığı belli olmayan bir marka gibi ortalıklarda dolanıyor.

Sonra ilandan öğrendiğimiz kadarıyla Kipa mağazasında Tesco markalı satılacak ürünlerin "zücciyeden elektronik ev aletlerine kadar pek çok kategoride..." olduğunu öğreniyoruz. Marka kullanımı ile karışan aklım şimdi de satılan ürünlerin markaları ile iyice karıştı. Kimin neyi sattığını, satacağını anlayamadım.

Milliyet'in ekindeki ilanda tekrarlanan ve müşteriye verilmek istenen tek mesaj var, Kipa ucuzdur, Kipa'da sepetiniz ucuza dolar". İstanbul Kurtköy Mağaza Müdürü Serkan Sağır ile yapılan röportajdan yaptığım alıntıdır.

Son bir alıntı daha yapacağım Serkan Sağır'dan, şöyle bir soru var, kurumsal sosyal sorumluluk projelerinizden bahseder misiniz ? Serkan Bey de anlatıyor, işte güneş enerjisiyle çalışan sistemler geliştirdik, bunu 4 mağazada uygulamaya başlamışlar, çevreye zarar vermeyen teknolojiler kullanarak, doğa olan etkilerini azaltıyorlarmış. Bu projeleri de Sosyal Sorumluluk Planı 2007 - 2008 dahilinde gerçekleştiriyorlarmış. Bunların hepsi çevreye duyarlılık adına önemli çalışmalar, ancak Serkan beyin bilmediği bir şey var ki bu anlattıklarının kurumsal sosyal sorumluluk ile hiç bir ilgisi bulunmuyor maalesef. Bu anlattıkları olsa olsa elektrik maliyetlerini düşürmeye yönelik çevreci bir yatırım olarak tanımlanabilir.

Kipa ya da Tesco - Kipa'nın iletişim boyutunda daha yapması gereken çok şey, gitmesi gereken çok mesafe var. İstanbul'lularla yeni tanışan bu markanın önünde kendi kimliğini doğru bir şekilde oturtması için önemli bir fırsat var. Tükecilerin karşısına çıkan taze bir marka için en zor ve en önemli konu marka konumlandırması ve marka kimliği, değerleri... vb. Çünkü müşterinin ilk aklında kalan hep aklında kalandır ve bunu değiştirmek için çok çalışmanız, çok fazla para yatırmanız gerekir iletişime. Bakalım bu yolda "ucuzum ben en ucuz" hatasına mı düşecek, yoksa İngiltere'de önemli bir iletişim çalışması yürüten ekibiyle ve yaptığı sosyal sorumluluk projeleriyle fark yaratan Tesco'nun yardımıyla yepyeni bir marka kimliğiyle kendi pazarında önemli bir rekabet avantajı sağlayan bir marka mı olacak? Bekleyip göreceğiz...