Cuma, Ocak 25, 2008

Baskebolda bir-iki arpa boyu...




Hürriyet Gazetesi'nin spor sayfalarında Türkiye Baskatbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel ile yapılmış bir röportaj var. Haberin başlığına Celal Demirbilek ağabeyimiz "İçim Sızlıyor" sözünü çıkarmış. Merak ettim Turgay Demirel'in içini sızlatan şey ne acaba diyerek. Meğerse Avrupa Kupaları'nda mücadele eden Türk takımlarını saha 5 oyuncusunun da yabancı olduğunu görünce bunların arasında neden hiç Türk oyuncu yok diye sızlanıyormuş.

Turgay Demirel'i sever ve takdir ederim, son 5-6 yılda basketbolun hareketlenmesinden, iyi projelerle bir yerlere gelmesinden hatta 2010 Dünya Kupası maçlarının Türkiye'ye gelmesinde büyük emeği var. Sezar'ın hakkı Sezar'a. Turgay bey bu tespiti yapıyorsa federasyon başkanı olarak proje üretim tüm Türkiye'de yetenek avına çıkmalı. Genç yetenekler bulunmalı, bunlar üzerinde çalışılmalı. Bakın Fatih Terim yardımcılarıyla ülkedeki genç yetenekli futbolcuları arıyor harıl harıl. Efes Pilsen kendi başına bu eğitimleri ve basketbol okullarını elinden geldiğince hayata geçirmeye çalışıyor. Efes Pilsen'in yaptığını Federasyon'un yapacak gücü yok mu?

Hazır Hidayet ve Mehmet NBA'de forma giyerken anne babalara iyi örnek olurken bu rüzgardan faydalanmak gerekmez mi? Türk basketbolu dünyada hiç de fena bir yerde değil. Olanları geliştirip, taş üstüne taş koymanın zamandır. Yoksa hepimizin içi yıllarca çız etmeye devam eder sevgili başkanım.

Global Tanıtım - CIVITAS Group evliliği



Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis 49 yıl aradan sonra Türkiye ziyaret ederken, Karamanlis’in siyaset iletişimi danışmanı Yunan CIVITAS Group, Türkiye’nin önde gelen iletişim firmalarından Global Tanıtım ile birleşiyor.

Bu birleşmeyle, toplam 16 milyon Euro cirolu ve 50’ye yakın uluslararası ve yerel firmaya hizmet veren, Türkiye ve Yunanistan’ın en büyük iletişim danışmanlığı firması doğacak. Global Tanıtım, CIVITAS ile 2005 yılında Bulgaristan’da, 2007’de Romanya’da ortak şirket kurarak işbirliğinin ilk adımlarını atmıştı.

CIVITAS GLOBAL HOLDİNG KURULACAK: Şirketler arası hisse değişiminin ardından iki şirket Avrupa merkezli yeni bir holding kurarak, Türkiye ve Yunanistan’ın yanısıra Balkanlar ve diğer Güneydoğu Avrupa ülkelerine de birlikte girecekler. CIVITAS Global adıyla kurulacak yeni holdingin Başkanlığını CIVITAS Group Başkanı George Flessas, Başkan Yardımcılığı’nı ise Global Tanıtım Başkanı Ceyda Aydede yürütecek. 2003 yılında Uluslararası Halkla İlişkiler Birliği (IPRA) Başkanlığı da yapan Ceyda Aydede, yeni holdingin uluslararası ilişkilerinden sorumlu olacak.

ÖRNEK MODEL OLACAĞIZ: CIVITAS Group Başkanı George Flessas, birleşmenin iki şirkete, birbirlerinin kaynaklarına ve müşterilerine erişim fırsatı sağlayacağını ve bölgedeki başka endüstriler için örnek bir model oluşturacağını söyledi. Flessas, "Birleşmemizin amacı bölgemizde güçlü bir iletişim ağı oluşturmak. Yunanistan ve Türkiye’nin çalışma hayatı, yaşam tarzları da birbirine benziyor. Her iki ülkenin insanları da benzer markaları tüketiyor ve benzer mesajlardan etkileniyorlar" dedi. Global Tanıtım Başkanı Ceyda Aydede, CIVITAS ile gerçekleştirilen birleşmeyle Global’in teknik bilgi ve iş modellerinde daha da zenginleşeceğini söyledi. Aydede, bu yeni dönemde AB ülkelerinin iletişim alanındaki deneyimlerinin paylaşılarak bölgede etkin bir sinerji ortamı yaratılacağını belirtti.

Kendi markaları devam edecek

1994 yılında kurulan CIVITAS Group, 2005’de, 50’den fazla ülkede faaliyet gösteren Ketchum ile ortaklık kurdu. Bugün Yunanistan’ın en büyük strateji, iletişim danışmanlığı ve lobicilik şirketi. Yunanistan ve Güneydoğu Avrupa Bölgesi’nde bulunan ülkelerdeki özel ve kamu şirketlerine stratejik planlama, kurumsal iletişim ve siyaset iletişimi konularında hizmet veriyor. 1989 yılında Ceyda Aydede tarafından kurulan Global Tanıtım ise 1992’de Fleishman Hillard’ın temsilciliğini aldı.

Kaynak: Hürriyet.com.tr

Çarşamba, Ocak 23, 2008

Amerikan Gangaster'ten marka dersleri




Ünlü Amerikalı yönetmen Ridley Scott'un filmi Amerkan Ganster'i izliyordum geçen gün. Başrollerini Denzel Washington ve Russel Crowe'un paylaştıkları film bir Vietnam Savaşı yıllarında geçiyor. Uyuşturucu kralı Frank Lucas'ı yakalamaya çalışan dedektif Richie Roberts'in hikayesi. Film beklediğim kadar aksiyon öğelerinden yoksun olsa da 2 saati aşkın sürede derin bir psikilojik analizleriyle kendini izletmeyi başarıyor.

Frank Lucas (Denzen Washington) Vietnam Savaşı sırasında uzakdoğudan askeri uçaklarla getirdiği saf uyuşturucuyu New York'ta satıyor ve uyuşturucu paketlerinin üzerine Blue Magic - Mavi Büyü markası koyuyor. Piyasadaki diğer yarı saf, kalitesiz uyuşturucu ile aynı fiyata bazen daha da ucuza satıyor. Herkes bu saf uyuşturucuyu almak için sıraya giriyor ve Frank Lucas birden pazar lideri oluyor. Ancak Blue Magic'i alan Nicky Barnes (Cuba Gooding Jr.) uyuşturucunun saflığını bozup daha çok satmak istiyor. Bunun öğrenen Frank Lucas ile Nicky Barnes arasında aşağıdaki konuşma geçiyor.

Filmi izlerken birden kendimi pazarlama guruları Philip Kotler, Al Ries'ı dinlerken bulduğumu düşündüm. Kendi kendime şöyle dedim. Markanı koru, uyuşturucu olsa bile.

Nick - Hoş geldin, Frank.

Frank Lucas - Nasıl gidiyor, Nick?

Frank Lucas - Konuşmamız gerek.
Nick - Tabii, içeri gel.

Nick -Pekâla! Herkes iyi, herkes mutlu Charlie, Baz, İtalyanlar, Johnny Law,
sen hariç herkes mutlu!

Frank Lucas - Kusursuz bir şeyi neden alıp berbat ettiğini anlayamıyorum.
Bak, marka, markanın bir anlamı vardır, anlıyor musun?

Nick -Mavi Büyü!

Frank Lucas - Bu bir marka. Pepsi gibi, bu da bir marka. Bu markanın arkasında ben varım, garantisini ben veriyorum. Beni McDonalds'ın Yönetim Kurulu Başkanı
kadar tanımasalar da, bu markayı tanıyorlar.

Nick - Sen neden bahsediyorsun?

Frank Lucas – Bahsettiğim, benim malımı alıp, kalitesini istediğin oranda düşürdükten sonra markayı hâlâ "Mavi Büyü" olarak tutman! Buna marka ihlâli denir, anladın mı?

Nick - Kusura bakma, Frank. Bir şeyi satın aldığımda o bana ait olur.

Frank Lucas - Hayır, bu doğru değil.

Nick - Satın aldığım arabayı istediğim renge boyarım.

Frank Lucas - Ama mecbur değilsin, söylemek istediğim de bu. Mal zaten çok kaliteli. Bu haliyle ve Mavi Büyü ismiyle yeterince kazanırsın. Bundan fazlası açgözlülük olur, evlât.

Nick - Ne istiyorsun, Frank? İsmini mi değiştireyim?

Frank Lucas - Kesinlikle, bunda ısrar ediyorum.

Nick - Bana uyar. Ben de "Kırmızı Büyü" derim.

Frank Lucas - Kulağa pek hoş gelmiyor ama. Ne isim koyarsan koy. İstersen tasma takıp, mavi köpek boku de, umurumda değil. Yeter ki, seni bir kez daha bunu yaparken yakalamayayım.

Nick - "Yakalamak", "ihlâl", "ısrar" Bu kelimelerden hoşlanmam. Eğer kulübüme davetsiz geliyorsan, doğru kelimeler "lütfen", "teşekkür ederim", "rahatsız ettiğim için üzgünüm, Nicky" olmalı.

Pazartesi, Ocak 21, 2008

Başımız sağolsun (mu) ?




Türkiye Halkla İlişkiler Derneği'nin kurucularından Cüneyt Koryürek'i çok ucuz bir trafik kazasında kaybettik. Cüneyt Koryürek'in meslektaşları, basın ve halkla ilişkiler dünyası büyük üzüntü içerisindeyiz. Cüneyt Koryürek'in ofisinde çekilen bu resim bile nasıl engin bir denizi, bir bilgeyi kaybettiğimizi anlatmaya yeter de artar bile.
Cüneyt Hocamızı 21 Ocak Pazartesi ikindi namazından sonra Teşvikiye Camii'den uğurlayacağız.
Başımız sağolsun, Allah geride kalanlara sabır versin. Bu son olsun.

Cuma, Ocak 18, 2008

Xerox: Çok şık, bol ödüllü



Xerox yakın zamanda logosunu değiştirdi, daha mürekkebi kurumadı. Ben çok şık ve zarif buldum. logodaki topa takılıp, basitçe bu "topa girenler olmuş", webte logo üzerine tartışmalar gırla almış yürümüş. Allah selamet versin, Xerox'a da hayırlı olsun, güle güle kullansın ne diyelim.

Bu arada Xerox'un başarısını tescil eden bir bilgi geldi. Xerox, 2007 yılında dünyadaki çeşitli bağımsız kuruluşlar ve endüstriyel yayınlardan ürünlerine yönelik toplam 190 ödül almış. Az buz rakam değil, plaketleri nerelere sığdırıyorlar acaba? Şaka bir yana iş hayatımızı kolaylaştıran - biz farkmesek de - Xerox, Better Buys for Business, Buyer Lab. Inc, ByTe, Cnet, PC Magazine, PC World, Wired gibi bağımsız yayın organlarından ödülleri süpürmüş.

Türkiye'den de ödül var

Dünya genelinde alınan ödüller arasında; PC Magazine tarafından doküman tarama konusunda Xerox Documate 152’ye verilen “Editörün Seçimi” ödülü, BERTL Inc. tarafından Xerox WorkCentre 7345 çok fonksiyonlu ofis ürününe 5 yıldız ve “En İyi” ürün değerlendirmesi bulunuyor. PC World Computer tarafından Xerox Phaser 6180 renkli lazer yazıcı “2007’nin en iyi ürünü” olarak tanıtıldı. Xerox Phaser 8860 renkli yazıcısı 5 üstünden 4,5 yıldızla PC Magazine tarafından Editörün seçimi ödülünü aldı. Xerox Phaser 3200 ise, PC Magazine Türkiye tarafından ayın ürünü ödülüne layık görüldü.

Çarşamba, Ocak 16, 2008

Haluk Ulusoy'un daveti

Televizyondaki deklamı ilk duyduğumda kulaklarıma inanamadım. Yanlış duyuyor ya da yanlış görüntülere bakıyorum radyodan ses karışıyor sandım. Ama gördüklerim ve duyduklarım doğruydu. TV'deki dış ses diyor ki "Haluk Ulusoy siz 70 milyon yüreği Milli Takımı destekleme çağırıyor". Haluk Ulusoy kim, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı. Beni niye davet ediyor ki kendi ülkemin TV'lerine verdiği reklamlarla. Ben İngiltere'de yaşıyor olsam, ve Avrupa Şampiyonası maçları başlarken İngiliz TV'lerine "milli takımını destekle, maça gel" falan dese yine bir derecede anlaşılır söyledi. Ben zaten her maç elime bayrağı alıp sırtıma formamı geçirip maça giden adam değil miyim?

Bir de bu iletişim şöyle algıladığım bir yanı var. TFF Başkanı acaba bu ülke insanlarını kendi milli takımından soğutacak ne yaptı ki halkımızın takıma desteği ve güveni azaldı? Bu destek azalmasını bu reklamla telafi edecek. Çok karmaşık bir durum vesselam. Neresinden tutsanız sabaha kadar konuşulur. Futbolumuzun sorunları bu köşenin işi değil ancak son reklam karışık kafaları iyice karıştıracak gibi görünüyor.

Çok sevdiğim beğenerek okuduğum Milliyet Gazetesi spor yazarı Mehmet Demirkol'un muhteşem bir tespiti vardı kendi köşesinde. Şöyle demişti: "Haluk Ulusoy kendini TFF Başkanı olarak değil, Türk Milli Takımspor'un başkanı sanıyor."

Cuma, Ocak 11, 2008

Tekrar Merhaba

Uzun bir aradan sonra yeniden Marka Gündemi sayfalarına yazma gücünü buldum kendimde. Yazılar arasında biraz temizlik yaptım. Güncelliğini yitiren haberleri çıkarttım, referans olarak kalabileceğini düşündüklerimi bıraktım.

Blog'a ilk eklediğim yazı Perakende Bilgi Evi dergi grubundan yayımlanan Mağaza Butik ve Market dergilerinde yayımlanacak olan bir röportajımı ekledim. Merak edenler zengin bir içeriğe sahip Perakende Bilgi Evi web sitesini ziyaret edebilirler. Adresi www.perakende.org

Fazla uzatmayayım, umarım burada daha sık bir şekilde buluşma imkanımız olur. Yine markaların yaptıkları veya yapamadıkları üzerine aklımız erdiğince ve dilimiz döndüğünce kafa yormaya devam edeceğiz.

Okuduklarına biraz saygı duyan, anlayış gösteren ve esnek olmayı öğrenebilen iletişim sektörü profesyonelleri ve iletişim yöneticilerinin artması dileğiyle...

Yapılan her eleştiriyi kendilerine ya da müşterilerine bir hakaret gibi almamayı davranış biçimi haline getirebilen yöneticilerimizin yeni nesil iletişimciler arasında sayısının çoğalması dileğiyle...

Mutlu, iletişimi ve anlayışı bol bir 2008 yılı sizlerle olsun...

Perşembe, Ocak 10, 2008

‘Time’ın Kapağına Reklamla Değil, PR ile Girersiniz’


Emre Durdu

Yerli, yabancı yüzlerce markanın içinde fark edilmeye çalışmak. Üstelik işin üretim sürecine herkes dikkat ediyor, herkes en iyisini yapmaya çalışıyor. Bu durumda tabi ki kendini en iyi anlatan, gösteren, okutan, izleten fark edilecek. Bu sayıdan itibaren işin uzmanlarıyla iletişimi, özellikle de ‘kesintisiz doğru yapılan, pazarlama iletişimi’ni konuşacağız. İlk konuğumuz sektörün en tecrübeli isimlerinden biri, Zarakol İletişim’den Önder Kiremitçi...

Zarakol’dan konuşarak başlayalım isterseniz...

Zarakol İletişim Hizmetleri, 1992’de kuruldu. 30’u PR hizmetlerinde olmak üzere 40 çalışanı var. Zarakol, halkla ilişkiler alanında Türkiye’nin ilk tam hizmet ajanslarından biridir. Global Compact Sözleşmesi’ni imzalayan Türk şirketleri arasında yer alır ve bağımsız halkla ilişkiler şirketlerinin oluşturduğu global IPREX ağının üyesidir. Aynı zamanda ICCO standardı sahibi bir kuruluştur. Hizmet alanlarımızı, etkin medya ilişkileri tasarımı ve uygulaması, marka yönetimi ve pazarlama iletişimi, stratejik planlama ve uygulama, rekabet analizi ve konumlandırma, hedef kitle belirlenmesi ve mesajların saptanması, sosyal paydaş analizi, sosyal çevre iletişimi yönetimi, etkinlik yönetimi, kriz ve konu yönetimi, kurumsal marka yönetimi, sponsorluk yönetimi ve KSS projeleri, kurumsal yayıncılık gibi başlıklarla özetleyebiliriz.

Türkiye’de iletişim tarihinde önemli ilkleri gerçekleştirmiş bir şirket bildiğim kadarıyla...

Doğru biliyorsunuz, Zarakol’un önemli ve ayırt edici özelliklerinden biri ilkleri gerçekleştirmiş olması. İlk aklıma gelenler; 1994 yılında, TÜSİAD’ın geçmiş başkanlarından Halis Komili için 5 Nisan kararlarının ardından ilk görüntülü bülten, 1997 yılında IFQM için Washington ile Londra ve İstanbul arasında ilk canlı uydu videokonferans, 1998 yılında Türkiye’deki ilk kurumsal ek olan ve Hürriyet’le birlikte verilen Turkcell Özgür İletişim Gazetesi, 1999 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde Adnan Polat için ilk online basın toplantısı, 2000 yılında Ixir Haber Hattı için ilk advertorial tema geliştirme ve 20 hafta boyunca uygulama.


Benim en dikkatimi çekenlerden biri de Mey İçki için yapılan geri çağırma operasyonuydu...

O da bir ilktir. 2005 yılında, sahte rakı krizinde Mey İçki için 100 bin noktadan Yeni Rakı’nın geri çağrılması operasyonunda kriz yönetimini Zarakol üstlendi ve gayet başarılı bir sonuç alındı.

Mağaza dergisi okuyucularının yakından takip ettiği bir olay da Çarşı isminin Boyner olmasıydı. Oradaki iletişim operasyonunu da Zarakol yaptı değil mi?
Evet, Boyner markası kurumsal kimlik olarak kapsamlı bir değişim ve yenilenme programının bir parçası olarak şekillendirildi. Boyner Grubu’nun Çarşı Mağazaları’yla ilgili olarak 2004 yılında başlattığı “Değişim ve Yenilenme Programı”, ürünler, mağaza tasarım ve dekorasyonu, satışta servis ve pazarlamada devrim niteliğinde dönüşümleri kapsamlı bir programdı. “Çarşı” kurumsal kimliği de tüm aşamaları başarıyla gerçekleştirilen programın bir parçası olarak “Boyner” adı ile değiştirildi.


Yıllardır bu işin içinde olan bir profesyonelsiniz. İyi bir PR çalışması şirkete neler kazandırır sizce?

Bizim gibi iletişim danışmanlığı yapan şirketlerin beraber çalıştığı müşterilerine kazandırdığı en önemli şey yüksek bir algılama imkânıdır. Yaptığınız iletişim çalışmalarıyla medyada yer alarak, bu çalışmaların içeriğiyle genel kitlenizde olumlu bir algıya sahip oluyorsunuz.

İletişim şirketleri, şirketlerin itibarını yükseltmek için önemli çalışmalar yapıyor. İletişim sektörü denilince halkla ilişkilerin yanı sıra reklam da anlaşılır. O yüzden ikisini ayırt edebilmek için kullanılan yaygın bir laf vardır: “Time dergisinin kapağına PR’la, arka kapağına ise reklamla girebilirsiniz.” Sonuçta reklam bütçeleri, reklam çalışmaları tamamen parasını vererek satın aldığınız sütun santimler olurken müşterileriniz için hazırladığınız projelerin ya da etkinliklerin basında yer alması tamamen reklam kadar bütçesi olmayan şeylerdir. Bu nedenle de okuyucuların zihninde haberin etkisi reklamın etkisinden çok daha olumludur, olumlu bir haberden bahsediyorsak. Dolayısıyla bizim verdiğimiz hizmet insanların zihninde kurum, kuruluş ya da kişi ile ilgili olumlu izler bırakır. Bu anlamda yaptığımız iş, giderek sosyal bilim haline dönüşmeye başlayan bir iş dalı olmaya başladı.

İyi basın bülteni, iyi sunum editörü tavlar sözünde sizce doğruluk payı var mı? Ne kadar etkilidir sizce?

Bir projeyi ne kadar iyi planlarsanız planlayın bunun sonucunu gazetelerde, televizyonlarda, dergilerde bir yazı, bir haber, vs. ile almadığınız sürece o proje istenilen amaca ulaşmış sayılmaz. Dolayısıyla bir PR şirketinin planlama, programlama, uygulama, yönetim safhalarının yanında olmazsa olmaz taraflarından bir tanesi de medya ilişkileridir. Burada da şeffaflık, dürüstlük dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan. Gazeteciyle PR şirketi arasındaki ilişkilerin sadece bir haberlik, bir bültenlik ya da bir projelik olduğu fikrine kapılmadan, yapılan çalışmayı tüm safhalarıyla paylaşmak gerekir. Bu anlamda gazeteci ile PR şirketi birbirinin tamamlayıcısı, partneri, içerik sağlayıcısıdır. İyi planlanmış, içeriği iyi düzenlenmiş, sürekliliği olan, tekrar eden projeler de zaman içerisinde basında yer buluyor. Bu projeler ile iletişimde süreklilik sağlanarak PR şirketleri başarılarını ortaya koymuş oluyor.


Türkiye’de kesintisiz ve doğru PR çalışması açısından son dönemlerde başarılı bulduğunuz şirketler hangileri?

Efes Pilsen’in çalışmalarını beğeniyorum. Özellikle spor alanında yaptığı çalışmaları büyük bir beğeniyle izliyorum. Efes Pilsen’in çeşitli illere götürdüğü basketbol okulları var; ‘Efes ile İlk Adım’ adında bir projesi var. Efes Pilsen’in basketbol takımına ve basketbol sporuna yaptığı yatırımı gerçekten takdir ediyorum.

Bunun dışında bir PR projesi olarak değil de önemli bir pazarlama iletişimi projesi olarak Rock’n Coke, Türkiye’de ve dünyada oldukça başarılı bir proje. Sürekli hedef kitlesini ve dinleyici grubunu genişleten, içeriğiyle, geri dönüşleriyle başlı başına bir proje.

Tabi ki Türkcell’in Kardelenler Projesi Türkiye’de önemli bir çığır açtı. Bu sadece Türkcell’in yaptığı bir proje değil, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile birlikte, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının da desteğiyle, çeşitli özel şirketlerle birlikte yürüttüğü bir proje. Kardelenler Projesi Türkcell’in Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile birlikte yaptığı bölüme verdiği isim. Bu proje dahilinde Türkcell kadar adı gündeme gelmeyen birçok kurum, kuruluş, özel şirket var. Dolayısıyla bu projede çalışan herkese çok teşekkür etmek lazım.

Bir de özellikle devamlılık, tekrarlanabilirlik ve istikrar açısından baktığınız zaman kargo şirketi TNT’nin Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile birlikte 7 yıldır sürdürdüğü bir kitap toplama projesi var. Evinizde ihtiyacınız olmayan kitap, dergi gibi tüm yazılı kaynakları alarak Güneydoğu’da, Doğu’da kitaba ihtiyacı olan okullara iletiyor. Bu örneklere de bakacak olursak son yıllarda daha çok hepimizin gönlü sosyal sorumluluk projelerinden yana.

Alışveriş merkezi yatırımlarındaki canlılık ve beraberinde Türkiye’ye adım atan onlarca yeni marka... Bu gelişmeler PR dünyasını nasıl etkileyecek?

Yeniliklere karşı olanlar her zaman vardır. Çok fazla merkezin açılması ve çok fazla yabancı markanın gelmesi de eleştiriliyor. Ancak ben değişik bir örnek vermek istiyorum bu konuda. Formula 1 ve Moto GP’yi çok yakından takip ediyorum. Her Formula 1 sezonu geldiğinde İstanbul’daki yatak kapasitesi Formula 1 seyircisini ağırlamaya yetmiyor. Böyle bir ortamda eğer İstanbul’un bir dünya başkenti, dünya metropolü olması hedefiyle hareket ediyorsak burada bir ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Bu anlamda baktığımızda İstanbul’a daha fazla otel yapılması lazım. Vatandaş olarak baktığımızda ise İstanbul’un her yeri otel doldu algısı var. Benzer şekilde yeni kültür merkezleri, küçük kültür salonları, küçük tiyatro salonları açılıyor. Bazılarının iddia ettiğinin aksine bu salonlar gayet iyi iş yapıyor, hepsinde oyunlar dolu oynanıyor, hepsinde müzik etkinlikleri dolu oluyor. Alışveriş merkezlerini de aynı şekilde değerlendirmek gerekli. Hiç kimsenin ölü doğacak bir alışveriş merkezine günümüz şartlarında bu kadar yatırım yapacağını düşünmüyorum. İletişimci olarak ve işimizin geleceğiyle ilgili ise tabi ki yeni markaların gelmesinden memnunum. Bu markalar tüketici bilinirliklerini, kalite algılarını sürdürebilmek için ya da yeni baştan inşa edebilmek için iletişim yatırımı yapmak zorundalar. Perakende dünyasındaki canlılığı iletişim sektörüne, pozitif olarak yansıyacağını düşünüyorum.

Önder Kiremitçi Kimdir?

1973 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden 1996 yılında mezun oldu. Öğrencilik yıllarının başında Cumhuriyet Gazetesi’nde Pazar Dergi, Kitap Eki ve kültür sanat sayfalarında haberleri yayınlandı. Ardından A Takımı haber programında muhabirlik yaptı. Bir süre Aktüel dergisine fotoğraf çekti. Daha sonra Hürriyet Gazetesi’nde muhabir ve foto muhabiri olarak çalıştı. 1996 – 1998 yılları arasında Radikal, Yeni Yüzyıl ve Akşam gazetelerinde çeşitli görevlerde bulundu. 2000 yılında MPR Halkla İlişkiler’de Medya İlişkileri Yönetmeni olarak çalıştı. Ardından 3 yıl boyunca İngiliz Havayolları British Airways’te Kurumsal İletişim Temsilcisi olarak çalıştı. Bu zaman zarfında bir yıl boyunca ekonomi gazetesi Finansal Forum’da “Marka Gündemi” isimli köşeyi hazırladı. 2005 yılından beri Zarakol İletişim Hizmetleri’nde çalışmalarını sürdürüyor.

Kaynak : Mağaza Dergisi, Perakende Bilgi Evi Yayınları